AkademiAkademik TezlerKaracoğlan Enstitüsü

SİLİFKELİ KÜÇÜK KARACOĞLAN

(Celal Necati ÜÇYILDIZ)
Halk ozanının çıkış noktası, yaşanmış olaylardır. Bu yönüyle çağına tanıklık
eder Gördüğünü, işittiğini, yüreğinde besleyip büyüterek, halkına onun
diliyle tekrar sunan kişidir halk ozanı. Bir başka deyişle halk ozanı, halkın
gözü, kulağı, yüreği ve dilidir. Halkının her türlü sıkıntısını yüreklerinde
yaşamak ve bunları dillendirmek gibi bir de sorumluluğu vardır.
Düşündüklerini açık, anlaşılır bir dille ortaya koyar. Halkının çektiği acılar,
yokluklar, çileler, çaresizliklerle dokur şiirini. Söylediği aşk ve doğa şiirleri,
halkının duygularına seslenir. Halk ozanının şiirlerindeki belirgin tema;
doğa, ayrılık, gurbet, sıla özlemi ve aşktır.
Karacaoğlan (Küçük Karacaoğlan – Silifkeli Karacaoğlan), Kara Fevzi, Âşık
Cemali, Âşık Natuvani, İrfani, Rıza, Serdari, Deveci Topal Mustafa , Âşık
Mustafa, Nati gibi ozanlar, yöremizde yani Taşeli’nde yaşamış, şiirler
söylemiş, türküler yakmıştır. Konargöçer yaşamın içinde, var oluşlarını
sergilemişler.
İçelli ozanlar dedim yazının başlığında ama İçel Vilayeti, artık Mersin İli
oldu. Osmanlı dönemindeki İçel, Arslanköy, Erdemli, Silifke, Mut, Gülnar,
Anamur, Ermenek’i içine alırdı. İç-İl diye de tanımlanırdı. Bu bölgeye Taşeli
de denir. Yörede ortak bir kültür mirası vardır. Gelenekleri, kültürleri
birbirlerini tamamlar. İşte biz bu yazıda Taşeli yöremizde yaşamış
ozanlardan birini ele alacağız.
Silifkeli Karacaoğlan
Silifkeli Karacaoğlan,19. yüzyılda yaşamıştır. Kış aylarında Taşucu’nda
yaşayan, yaz aylarında Çatak, Kavak’ta çalıp söyleyen bir ozanımız.
Karacaoğlan’ı kendine rehber edinmiş, onun sevdalarından,
güzellemelerinden örnek almış, ilave olarak, elinde cümbüşü-sazı, hicivli
şiirler, türküler çalıp söylemiş. Silifke Pazar Karşı’nda Mehmet Emin, Sarı
Aydın Köyü’nde Şıh Dayı (Musa Yıldız’ın dayısı), Topak Mustafa, Yusuf
Emmiler, Hüseyin Say, Derinceli Ali, Mutlu Uzun Memet, Mutlu Mahmut
Amcalar, Öcallar onun yolundan giderek türküleri, koşmaları günümüze
taşımışlar. Birbirlerini tamamlayan ustalar bunlar. Birinin bıraktığı yerde,
diğeri bayrağı alıp bizlere ulaştırıyor.
Bir süre önce aramızdan ayrılan Saraydın Köyü’nden Musa Yıldız, Özcan
Seyhan ile yaptığı söyleşilerinde, Silifkeli Karacaoğlan’ın bir Rum kadını
olduğunu, türkülerimizin ritmik yapısının, bölgemizde yaşayan tüm grupların
bir sentez kültür oluşturduklarını, Batı müziği ile Toroslar’daki Türkmenlerin
müziklerinin birbirleriyle ortak yeni bir melodik yapı oluşturduklarını görürüz:
4/4, 8/8, 16, 32, 64 vuruşlu ezgiler, ağıtlar, koşmalar, uzun havalar,
zeybekler, oyun havaları. İşte güzelliklerin bir araya geldiği bir kültür
yumağı.
Silifkeli Karacaoğlan, Çatak Köyü’nde Hakka yürür. Lise öğrenimim
sırasında, Çatak Köyü’nde Karacaoğlan mezarı bulunduğu haberi gelmişti.
Halkbilimci müzik öğretmenimiz rahmetli Özcan Seyhan, anılan köye gitti.
Dönüşünde bizlere aktardığı not, Küçük Karacaoğlan’a ait bir kadın mezarı.

Bu, 19. yüzyılda yaşayan Silifkeli Karacaoğlan. Kazı sonrasında Çatak
Köyü’nde yaptığımız araştırmada, bu mezarın hece taşının Mut
Belediyesince götürüldüğü sonra da geri getirilmediği belirtildi. Hemen
bitişiğinde Mut’un Çukur (şimdi Karacaoğlan) Köyü’nde esas Karacaoğlan’ın
mezarının Erenler Tepesi’nde olmasına gölge düşeceği, kafa karıştıracağı
düşüncesiyle, böyle bir tedbir alındığını düşünüyoruz.
Oysa esas Karacaoğlan (1606-1679) yıllarında yaşamış. Azerbaycan,
Anadolu, Toroslar onun yaşamının her kesitinde yer almıştır. Bizim Silifkeli
Karacaoğlan, ya da Küçük Karacaoğlan ise bu ozanımızdan iki asır sonra
yaşamış, ondan büyük oranda etkilenmiş, onu kendine örnek almış, onun
mahlasını kullanmıştır.

Ali Rıza Yalman’ın CENUPTA TÜRKMEN OYMAKLARI 1. CİLT (Kültür
Bakanlığı Yayınları-1975) adlı yapıtında, Silifkeli Küçük Karacaoğlan’ın, o
dönemde zorunlu iskana tabi tutulan, yazın ovada sarı sıcakla, sivrisinekle
boğuşan, sıtmadan kırılan, Toroslar’a çıktığında ise zaptiye zoruyla
karşılaşan, Türkmenlerin acılarını, şu dizelerle dile getirdiğini görüyoruz.
Ey ağalar tarih eylen bu yılı
Bin iki yüz otuz sekiz bu sene
Medet, insan tevri dönmüş ağılı
Kimi ölür, kimi kalır bu sene

Koç yiğitler ah eder göğüs geçirir
Niceleri damdan yavru uçurur
Halallaşan öz yurdunu göçürür
Çok yuvalar ıssız kalır bu sene

Kıran geldi Erdemli’nin içine
Ölet oldu, sehillerden geçene
Devlet oldu, birbirini seçene
Aşirete kıran geldi bu sene

Karacaoğlan kendi kendin şaşırır
Akar gözü yaşı, derya coşturur
Medet, tecir gelmiş canlar deşirir
Veresiye komaz peşin alır bu sene

İçel ilinin yetiştirdiği Sait UĞUR’un uzun uğraşlar sonucu İÇEL FOLKLORU
(III) HALK ŞAİRLERİNE AİT TETKİK VE METİNLER adlı çalışması, 1948
yılında Ankara Ulus Basımevi tarafından yayımlanmış. Balıkesir

Kütüphanesinde bulduğum bu kitaptaki bazı bilgileri sizlerle özet olarak
paylaşmak istedim. Sait UĞUR’un bu değerli eseri yeniden basılırsa,
kültürümüze çok büyük katkı sağlanacağına inanıyorum.

KAYNAK :

  1. ÖZCAN SEYHAN ile görüşme notlarım.
  2. MUSA YILDIZ İLE 1975 yılında görüşmelerim.
  3. Cenupta Türkmen Oymakları cilt- 1, 2 (ALİ RIZA YALMAN)
  4. SAİT UĞUR: İçel Folkloru, 1948

Celal Necati Üçyıldız kimdir : Emekli fabrika işçisidir. Tük Tahtacı Alevi federasyonunun kurucularından ve yöneticilerindendir. Halk Bilim araştırıcısıdır. Halk bilim alanında bir çok kitabın yazarıdır.
Celal Necati ÜÇYILDIZ
Halk Bilimi Araştırmacısı
(Araştırmacı- Yazar )
celalucyildiz@gmail.com
05426340492
SİLİFKE- MERSİN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir