HALK ŞİİRİ IRMAĞININ ÇAĞLAYANI
KARACOĞLAN (2)
Ali Ozanemre
Yukarıdaki başlık altında okuyacağınız yazılarımızın bu (2.) bölümünde, derlemelerde yer alan, benim kuşkuyla karşıladığım Karacoğlan şiirlerinden bazıları üzerinde duracağım.
Ben bu şiirlerin kimisi için “Asla Karacoğlan’ın olamaz” diyorum, kimisi için kuşkuluyum, kimi şiirlerin de “ONARILMASI GEREKİR” diye düşünüyorum.
1-Onarılması Gerekenlere birkaç örnekle başyalalım:
Gerek derleme yapan kişinin Karacoğlan diline yabancı olduğu için yetersizliğinden gerek kaynak kişinin hatalı verişinden.. Derlemelerde onarılarak düzeltilmesi gereken çok ‘Karacoğlan şiiri’ var. Bunların birçoğunda halk şiirinin özelliklerini, inceliklerini anlayıp ona göre yazıya geçirilememişliği görüyoruz. Bazılarında ölçü, uyak, durak hataları, bazılarında acemice söylenmişlikler…
Karacoğlan’ın bir semaisindeki karacalama dörtlüğü:
“Karacoğlan işlerini
Bağışlarım suçlarını
Kız gelecek yollarını
Ayıklarım taşlarını”
“Bugün” dönerayaklı semailerinden birindeki bir dörtlük:
“Dağıtmışsın kuşlarını
Bağışladım suçlarını
El değmedik döşlerini
Okşaladım sevdim bugün” biçimindedir.
Yukarıdaki dörtlüklerden birincisinin 3. dizesi,
“Yâr gelecek yollarının”, 4. dizenin de “Ayıkladım taşlarını” olmalı.
Bu örneklemede gerek 1. gerek 2. dörtlükte “suç” sözcüğünün nasıl olup da “kuş, döş, iş, taş” sözcükleriyle uyak oluşturduğunu kısaca irdeleyelim:
Karacoğlan’ın içinden çıktığı Gavurdağı yöresi Varsak aşiretinin ve onlarla ilişkisi olan diğer Türkmen aşiretlerinin dilinde “suç” sözcüğü bazı kullanımlarında “suş” biçiminde telaffuz edilir: “Suşlusun, beni suşlamış” gibi. Örnek dizedeki sözcük de “suşlarını” biçiminde söylenir. Eğer Karacoğlan bu sözcüğü anadilindeki biçimiyle kullanmasaydı sanırım şiirini böyle kurmazdı. Halkının dilini kullandığı için “ş” sesleriyle “ş” gibi söylediği “ç” sesini uyaklamış. Benzer göçüşme “iç-, saç, üç, geç-” gibi kimi sözcüklerde de görülür: “İşlerinden biri yanıma geldi. Saşlarını sevdim. Üşden beşden geşmedi.” gibi.
Bazı şiirlerin duraklanışı bozuk:
“Zülfün teline asılam dâr deyi
Gonca güle el uzatam hâr deyi
Koynunda bir çift domurcuk var deyi
Kondurdun bülbülü güle sevdiğim”
Bir de üstteki dörtlüğün ilk dizesini, “Mor zülfüne asılayım dâr deyi”, üçüncü dizesini de, “Koynumda tomurcuk gülüm var deyi) okuyalım; nasıl doğruldu görüyorsunuz.
*
Ayrıca; kimi dizelerde durak hataları var:
“Karacaoğlan der öldüğüm bilsinler (>Karacoğlan öldüğümü bilsinler) olmalı.
Kiminde aynı sözcüğün acemice yinelenişi, kiminde ölçü ve duraklanış hatası var:
“Karacaoğlan der ben toy avlamadım (>Karacoğlan der kiavlatamadım) olmalı.
Arap ata binip boylatamadım
Küstürdüm dilberi hoylatamadım (>Küstürdüm yavruyu boylatamadım) olmalı.
Dilberi küstüren diller perişan (>O yâri küstüren diller perişan) olmalı.
Bazılarında uydurma sözcüklerle uyak hatası yapılmış:
“Karacaoğlan der ki yandım kül oldum (>Karacoğlan der ki tutuştum yandım)
Aradım güzeli yanımda buldum (>Bir dalga geldi de boşandı bendim)
Ay doğup da şafak atmada sandım (>Ay doğuyor şafak söküyor sandım) olmalı.
Meğer yârin düğmeleri çözülmüş”
Bazılarında yanlış sözcük seçimiyle, özgün Karacoğlan söyleyişinden uzaklaşılmış:
“Şurda bir güzele meylim aldırdım (>Şunda bir güzele meylim aldırdım) olmalı.
Eylenip orada kalasım geldi (>Eğlenip orada kalasım geldi) olmalı.
Başına sokulmuş gülü nergizi (>Başına sokunmuş gülü nergizi) olmalı.
El sunup ucundan alasım geldi” (>El sunup ucundan deresim geldi) olmalı.
Yanlış sözcük seçimi nedeniyle özgün Karacoğlan söyleyişinden uzaklaşılmışa başka bir örnek:
“Karaca Oğlan der de ne’ttim ne’yledim
Coşkun sular gibi aktım çağladım
Vefasız dilbere gönlümü verdim (>Vefasız dilbere gönül bağladım) olmalı.
Ayrıldı yollarım göresim geldi”
Karacoğlan’ın, “Ahu gözlerini sevdiğim dilber / Sana bir sözüm var diyemiyorum” dizeleriyle başlayan, bestelenmiş ünlü türküsünün karacalama dörtlüğü genellikle okunmuyor; derlemelerde şöyle:
“Karac’Oğlan der ki Hasanpaşalı (>Karacoğlan söyler beyli paşalı)
Aşk sevdâsı gözümüzden taşalı (>Yâr uğruna karlı dağlar aşalı)
Sen gibi güzele gönlüm düşeli (>Ben senin derdine düştüm düşeli)
Uyuyup uykuya varamıyorum” (>Uzanıp uykuya varmıyorum)
Özgün olmayan söyleyiş nedeniyle bozulmuşa başka bir örnek:
“Geydireyim yeşil ile al ile (>Giydireyim yeşilinen alınan) olmalı.
Besleyeyim kaymak ile bal ile (>Besleyeyim kaymağınan balınan) olmalı.
Anan bana versin şunca mal ile (>Anan seni bana versin malınan) olmalı.
Kokulayım bir domurcuk gül gibi”
Karacoğlan derlemelerinde benzer birçok örnek vardır. Dikkatlice bakan bulup çıkarır.
Onarım işinin çok güzel bir örneğini S. Soylu yazısında görüyoruz:
“Karacoğlan der ki bire erenler
Ben gidiyorum mamur olsun örenler (ya da >Ben gidiyom mamur olsun viranlar)
Kavım kardaş konuştuğum yarenler
Söğündürüp çıracığım yak benim”
Söz, S. Soyluda:
“Çıranın/çırasının yakılması … halk dilinde olumsuzluk kastında kullanılır. Metnin bütünündeki ‘kahır, sitem ve terk-i sıla’ duygusallığı gözden kaçırılmamalı. ‘Çıranın yakılması’ sözü, ‘yuvanın yapılması’ kavramına yakındır; dolayısıyla ‘SÖĞÜNDÜRME ÇIRA’ ile çok değersiz bir mal varlığı kastedilmekte…
Yörük göçünde eşyalar ayrı, hayvanlar ayrı götürülür. Önceden hareket eden eşya ve yüke AĞIRLIK denir. Çadırın kurulduğu yerde veya göç yolu üzerinde konaklama anında ateşin tutuşturulduğu çıranın ucu toprağa ya da küle gömülerek söndürülür ki aynı çıra bir dahaki ateş yakmada işe yarasın. Buna SÖĞÜNDÜRME denir.”
Sonuç;
“Söğündürme … diğer etnografik eşyalar gibi çadırın, daha doğrusu çadır hayatının değersiz bir parçasıdır. / Şiirin bir yerinde ‘Anam atam bir ağlarım yok benim’ diye nasipsizliğinden yakınan Karacaoğlan, “söğündürme çıram bile yok benim” anlamında bir başka yokluğunu ifade etmektedir.”
Öyleyse o dörtlük şöyle olmalı:
“Karacoğlan der ki bire erenler
Ben gidiyom mamur olsun viranlar
Kavim kardeş konuştuğum yârenler
SÖĞÜNDÜRME ÇIRACIĞIM yok benim”
*
2-Karacoğlan’ın Söylediği Kuşkulu ve Söylemediği Kesin Olanlara birkaç örnek:
Derlemelerde yer verilen Karacoğlan şiirleri arasında Karacoğlan’ın dili ürünü olduğu kuşkulu bir hayli örnek gösterebiliriz. Bunlar için “acemilik dönemi ürünleri” demenin olanağı yok. Her şeyden önce bilmeliyiz ki yapılan derlemeler, günümüz şairlerinde olduğu gibi üretilirken yazıya geçirilmiş şiirler değildir. Halk şiiri geleneğimizin usta ozanı Karacoğlan, somut bir kişi sayılmamalı. Karacoğlan’ın, dolayısıyla şiirlerinin, gelenek olduğunu belirten Başgöz’ün dediği gibi onun şiirleri halkımızca yüzyıllar içinde en olgun şiirler durumuna getirilmiştir.
Örneğin;
“Kozan dağından neslimiz
Arı Türkmen’dir aslımız
Varsak’tır durak yerimiz
Gurbet ilde (‘Gurbette’) yâr eğler bizi”
Uydurmadır.
*
Adana’nın Sis ilçesinin adı, Cumhuriyet döneminde “Kozan” oldu. Her haliyle uydurma olduğu belli olan aşağıdaki dörtlük de Karacoğlan’ın değildir:
“Gökçe’den çıktım çocuktum
Feke’ye geldim ayıktım
Kozan’da sıcaktan bayıktım
Dön Karacaoğlan dön obana”
*
Düziçi Varsaklarından olduğu genellikle kabul edilen Karacoğlan adına kayıtlı, usta işi olmayan aşağıdaki dörtlük de gerçek Karacoğlan ürünü değildir:
“Karacaoğlan der ki ciğerim dağlı
Yerim belli derler Sâil Oğlu
Divane gönül dilbere bağlı
Gam ve kasavete aldırma beni”
*
Bu ve benzer örneklerde olduğu gibi öldükten sonra söyledikleri (!) de uydurmalardandır. Onun diline, teline;
“Kalk gönül gidelim helv’alayına
Ol helvalar da dişime kolayına
Her akşam da pirinç pilavına
Kahvaltıda ballı kaymak isterim”
gibi uydurmalar değil;
“Karacoğlan size bakar sevinir
Sevinirken kalbi yanar gövünür
Kımıldanır hep dertlerim devinir
Yasının sevincim yıkışır dağlar”
gibi hem derinliğin hem yerelliğin hem evrenselliğin dokunduğu sözler, dizeler, dörtlükler yakışır.
(Belki bu yazı dizisinin süreğinde sürdürürüz Karacoğlan’ı)
Ali Ozanemre
1950’de Osmaniye Düziçi Akdere-Farsak köyünde doğdu.
Kendi köyünde henüz ilkokul yoktu. Bu nedenle ilkokulu, çevre köy okullarında okuyarak bitirdi.
İlkokul sonrasında Düziçi İlköğretmen Okulu’nu (1970), ardından Diyarbakır Eğitim Enstitüsü’nün Türkçe bölümünü bitirdi (1973). Ortaokul, lise ve Düziçi Eğitim Enstitüsü’nde Türkçe-edebiyat öğretmeni olarak çalıştı. 1999’da emekli oldu. Emekli olmadan önce Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ni bitirmişti. Halen Adana Barosu’na bağlı avukat olarak Adana’da yaşamaktadır.
Şiir, öykü, deneme, inceleme türünde ürünleri sanat edebiyat dergilerinde yayımlandı.
Kitaplaşan yapıtları:
1) Aşk Yoksa Ben Yokum, çağdaş rubailer, Aykırısanat y. 1997
2) İkinci Kerem Sonuncu Aslı -Türk/Ermeni Öyküleri- Kendi y. 1998 (2. b 2007)
3) Filistin Sancısı, ırmak şiir, Özgün y. 1999
4) Destanlar/Çobanoğlu (İbrahim Çoban Şiirleri) (Derleme-Düzenleme-Açıklama) Kendi y. 2005
5) Döne Döne KARACOĞLAN (İnceleme) Yoğunluk y. 2007 (2. b Alter y. 2012)
6) Onlar Çocuk Kalacak, öyküler, Karahan y. Mart 2011
7) Onbeş Yunus Koy’verdim Bu Kıyıdan, ırmak şiir, Ekin Sanat y. 2012
8) Kafdağının Kuşları, öyküler, Karahan y. 2015
9) Aşka Açık Unutulmuş Kapımız, şiirler, Aysad y. 2018
10) Gerçek Ay Işığı, öyküler, İzan y. 2020 (Baskı aşamasında).
aliozanemre@gmail.com