Yazarlar-Konular

YAPILI

İbrahim Temiz
YAPILI() Daşın burnundan başlayan kireçtaşı yükselti iri ve yalçın kayalıklar şeklinde Külecik e kadar uzanır. Külecik Kadirli den gelen Kanmazlar aşiretinin yazlık evlerinin bulunduğu, kayaların dibinden başlayan bir yamaçdır. Karasuyun çevresinde verimli tarlalar vardır, Mısır, buğday, fasülye ekilen. Bir zamanlar buradaki tarlalar kiralandı ve çeltik bile ekildi. Külecik yaylasına gelenlere biz Ağalar diyoruz. Külecik de bir gez geçit oluşur ve Sarp ve dik kayalar Gö() kayanın zirvesinde son bulur. Gö kayanının zirvelerinden sonra çam, kamalak, mezde ve bangraz ağaçları ile kaplı görkemli Tırıl dağı uzanır. Karşısında ise ulu Ağca dağ vardır. Kayalıkların eteğinde Kesme, Andız, Yemşen,Yaban Armudu gibi ağaçların yanısıra, Tespi, Cilbirti, Karaçalı gibi de çalı türü ağaçcıklarda yetişir. Bu bitkilerin kökü toprağı tutar ve heyalan olmaz. Kayaların dibinde, inme otu, Dedengil,, Ekşimen, Gacek, Teke sakalı, Çiğdem gibi yenebilen bitkilerin yanısıra Gelincik, Menekşe, Ayı Gülü, Sümbül gibi çiçekler de yetişirdi. Köy evleri kayalıkların eteğindeki tatlı yamaçlara yapılmıştır. Evlerin hepsi Ağca dağ manzaralı ve bütün Yazı yı () görür. Gö kayadan taş yuvarlanma riski her zaman vardır. Zaman zaman da kayalar yuvarlanmıştır, ancak burada yaşayan insanlar bu durumu bir tehlike olarak görmezler, çünkü çok sık olmaz. Belki elli sene önce bir taş yuvarlanmıştır o da kimseye zarar vermemiştir. Köye gelen ana yol Gö tepenin altından köyün üst tarafına ulaşır ve buradan köyün içine doğru devam eder. Kayalıkların bittiği yerden tekrar yukarıya doğru yürürseniz veya başınızı kaldırıp baktığınızda kayalıkların üstünde eski bir kale kalıntısını ve duvarlarını görürsünüz. Kalenin arkasında doğuya bakan yamaçlarda ne zamandan kaldığı bilinmeyen ev kalıntılarını vardır. Bu bakir Arkeolojik alan henüz bir araştırma ve kazı yapılmadığı için gizemini korumaktadır. Köy ile Ağca arasında Yazı denilen bir ova vardır. Bu ovanın geçmişte bir göl olduğu ve akarsuların getirdiği toprakla zamanla dolduğu büyük bir ihtimal. Kıvrım öz ve Yapılı suyunun birleştiği yerler halen bataklık halindedir. Çökek bataklık demektir. Çokak ise eskiden Nahiye olan köyün adı. Yazı nın sulak yerlerinde Berdi, topuk, gibi bataklık bitkileri halen yetişmektedir. İki üç metreden yeraltı suyu rahatlıkla günümüzde bile çıkarılmaktadır. Bataklık bölgenin hemen yukarısında bir su kaynağı vardı. Altmışlı yıllarda bu kaynağın çevresine betondan bir havuz yaptılar, üstünü kapatıp önüne de demirden bir oluk yaptılar. Halk bu kaynaktan içme suyu olarak yararlandı ve adına da YAPILI dediler. Sadece insanlar değil kuşlar, evcil hayvanlar bu sudan yararlandılar. Çeşmenin çevresinde Çem denilen bir ot biçme alanı vardı. Buranın sahipleri Haziran nın sonlarına doğru otları biçerler. Kışın karlı ve soğuk günlerinde hayvanları beslemek için kullanırlardı. Altmışlı yılların ortaları, henüz göç başlamamış, halk tarım ve hayvancılık ile uğraşıyor. Koyun Keçi ve Sığır besleniyor. Tarlarda ise Buğday, Arpa, ve Mısır yetiştiriliyor. Bahçelerde ağırlıklı olarak Fasülye, Dometes yetiştiriliyor. Orman işletmesi dağlardan kereste üretimi için ağaç kesimi yaptırıyor, köylüler ise kesimde ve taşıma işlerinde öküzlerin çektiği kağnıları ile çalışıyorlar. Karasuyun üzerinde henüz bir köprü yoktu. Odun ve tomruk yüklü kamyonlar, zor yollarda gürültüyle çalışırlardı. Aile içinde İbbiş diye sevilen İbrahim de o yıllarda doğuyor. Baba Köy muhtarı o yıllarda, anne ise bölgedeki her kadın gibi ev işlerinde ve tarlada çalışıyor. Sarışın, beyaz tenli bir çocuk olan İbrahim de akranları ile köyün tozlu yollarında oynayarak büyüyor. Tarlalara, bahçeye Yapılı ya kuzu gütmeye gidiyor. Yüzleri Güneş yanığı, kavruk akranları ile birlikte ilkokula başlıyor. Üstü dam olan iki sınıflı ilkokul yöre halkının emeği ve desteği ile kırklı yıllarda yapılıyor. Beş sınıflı ilkokullar bölgede henüz yok. Üç sınıflı okullar var onlarda da eğitmenler çalışıyor. 1967 de köye prefabrik bir okul binası yapılıyor ve eğitim burada devam ediyor. Aynı köyden Baba oğulun bazen birlikte çalıştığı okul bölgenin en şöhretli ilk mektebi. Buradan mezun olan öğrenciler Düziçi Öğretmen okulunu kazanıyorlar, ya da Maraş daki lisenin Yatılı kısmını kazanıyorlar. Sınav kazanamayanlar ise ilçedeki ortaokula gidiyorlar. İbrahim in ablası hemşirelik okulunu, abisi ise öğretmen lisesini kazanmıştı. İbrahim de Maraş daki Yatılı Lise sınavlarını kazanmıştı başarılı bir öğrenci olarak iyi bir lisede okuyacaktı. Aile yaz aylarında köyden uzak yerlere göçüyordu. Bu bazen Ağca Dağın etekleri olurdu. Koyunlardan daha fazla süt almak için. Buralarda kenger, çiriş gibi özel bitkilerin yanısıra bol miktarda değişik ot çeşitleri vardı. Bu otlarlarla beslenen koyunların memeleri süt ile dolardı. Zorluklar vardı ama yoksulluk da görünen bir durum değildi. Yöre halkı kendi tarlasından elde ettiği, buğday ve mısırla, ununu, bulgurunu, tarhanasını yapardı. Yine tarladan gelen, fasülye, patetes, soğan, sarımsak, dometes, mercimek ve nohut gibi temel ürünler hemen herkesin evinde bulunurdu. Yaban armutları kurtulup kak yapılır, kızılcık kirazlarından ise kiraz şurubu çıkarılırdı. Dometes lerden gün kurusu salçalar yapılırdı. Yoksulluğu görünür kılacak bir ağalık düzeni de yoktu. Adeta buralar o yıllarda sınıfsız bir toplum gibiydi. Herkes yaşamını devam ettirecek kadar toprak sahibiydi. Deştiye() mısırlar erken firik olurdu, arkasından sulanan tarların mısırları olurdu. Harman sonu üç gün süren düğünler kurulur, halk eğlenir, gençler kızlı erkekli halaylar çekerlerdi. Yöresel ve geleneksel oyunlar oynanırdı.
İbrahim de bu ortamda büyümüş bir genç ve delikanlıydı.
Bulutsuz Ağustos gecelerinde Samanyolu üstümüzde, yıldızlar lacivert gökyüzünde altın başlı çiviler gibi görünürlerdi. Bazı gecelerde Ay ışığı doğayı bir masal alemine dönüştürürdü adeta. Kervan kıran sarı yıldız gözlenir, hilalin görünmesine sevinilir, ocak başlarında masallar hikayeler anlatılırdı.
İbrahim in okul yılları yetmişli yılların ikinci yarısında şiddetlenen, saldırı ve katliamların olduğu yıllara denk gelmişti. 1978 deki Maraş saldırıları ve vahşetinde okulda mahsur kalmışlardı. Sancılı ve karanlık yıllardı. Ülkede adı konmamış bir iç savaş yaşanıyordu.
Yıllar yılları kovaladı ve İbrahim Samsun 19 Mayıs Üniversitesi Tarih öğretmenliğini kazanıp Samsun a gitti. İbrahim in yakın çevresinde üniversite eğitimi alan pek yoktu. Askerliğini yedek subay olarak yapan İbrahim, herkesten saygı sevgi görüyor ve başarısı takdir ediliyordu. Çocukları çok seven İbrahim i, çocuklarda çok seviyor ve yaz tatillerinde onlarla birlikte vakit geçirmeyi seviyordu.
Yazın köyde düğünler oluyor, kuzular büyüyor, beyaz bulutlar dağların üzerinden yükseliyor, gökyüzünde dingin mavilikler oluşurken, yağmurdan sonra toprak kokusu kaplıyordu her tarafı. Güneş açtığında yerden su buharı dumanları yükseliyordu.. Hayat her zaman ki gibi içinde, umutları hayalleri taşıyarak devam ediyordu…
Üniversite bitince öğretmenlik başvurusu sonrası, tayini önce Çanakkale ye çıkar İbrahim in. Burada bir süre çalıştıktan sonra Adıyaman Kahta ya atanır. Öğretmenliğin ilk yılları genellikle taşra illerinde geçer. Tecrübe kazanıp, yıllar sonra biraz da kıdem alınca merkezi illere tayin istenir. İbrahim de Güney illerimizden Mersin e gelir ve burada uzun yıllar liselerde Tarih öğretmenliği yapar. Burada çevre edinir, dostları arkadaşları olur. Sonra Mersinli bir kızla evlenir ve hayatını burada kurar ve devam eder. Bu arada bir kızı olur, çocuk İbrahim ve eşi için ayrı bir mutluluk kaynağıdır. Hem eşinin ailesi, hem de kendi ailesi ve çevresi onların bu mutlu ve başarılı hayatlarından gurur duyarlar. Mersin den bir ev alırlar, Yaz ın sıcak aylarında eşinin Mersin deki yaylalarına giderler.
İki yıl öncesine kadar hayat onlara adil davranır. Mutlu sayılırlar, arkadaşları arasında sevilip sayılırlar. Kız çocuğu hızla büyür ve okula başlar. Hastalık 2021 yılında tespit edilir. Uzun hastahane günleri, sonrasında ameliyat.. Tedavi çok uzun sürer ama hastalık ne yazık ki alt edilemez. Bir Nisan günü İbrahim bu hayattan kopar ve gidip de dönmeyenlerin arasına katılır.
Şimdi efil efil esen Güney yelleri, Nalbulan daki mezarının üzerinden geçip uzak ve sarp dağlardan Anadolu bozkırına doğru eser durur… Bu iyi insanın yaşamdan geride bıraktığı öyküsü uzun yıllar anlatılıp duracak…İbrahim bu hastalığı ve ölümü hiç hak etmedi. Ölüm ona hiç yakışmadı..


23 Mayıs 2023
İbrahim Temiz
YAPILI : Adını çeşmeden alan tarlaların bulunduğu çimenlik, kavaklık ve söğütlerin olduğu yer.
YAZI : Maraş /Andırın ın Kuzey Doğusunda yer alan, Çokak, Akifiye, Kızıloluk ve Osmancık köyleri ile çevrili plato ovasının adı.
GÖ: Gök sözcüğünün kısaltılmış hali.
DEŞTİYE : Susuz tarımın yapıldığı tarlalara verilen isim.
ibrahim temiz temiz.ibrahim@gmail.com
İbrahim Temiz kimdir : Yazar İbrahim Temiz, 1958 yılında Maraş / Andırın Rifatiye köyünde doğdu. İlk okulu Canbaz ilkokulunda okudu. 1970 yılında Düziçi öğretmen okuluna girdi. 1976 yılında Savaştepe öğretmen lisesinden mezun oldu. Adana ‘da fabika işçiliği , MTA da muhasebede çalıştı. Bu arada Adana eğitim enstitüsünü bitirip öğretmen oldu. Kars Çıldır, Bartın Ulus ve İstanbulda uzun yıllar öğretmenlik yaptı. İst Üniversitesi Edebiyat fakültesi Önasya arkeoloji bölümünü bitirdi. Yazarımız halen İstanbulda yaşamaktadır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir