DOMUZTEPE
M. Yüksel Kaya
1946 yılında Prof. Dr. H.Th. Bossert, Halet Çambel ve Adana Müze Müdürü Naci
Kum tarafından Karatepe’ye yapılan ilk inceleme gezisinde bu harabeye ait esas
şehrin Ceyhan Nehri’nin karşı kıyısında, üzeri baştanbaşa meşelik ve çalılıklarla
kaplı alanda olduğu ekiplerce kayıtlara düşülmüştü. Karatepe’de devam eden
kazılar esnasında kazı ekibinden Bahadır Alkım tarafından incelenen bölgeyle
ilgili 1983 yılında yapımına başlanan Aslantaş barajı nedeniyle zorunlu olarak
kurtarma çalışmalarına başlandı. Th. Bossert ve Bahadır Alkım’ın 1947
ilkbaharında Domuztepe’ye yaptıkları ilk ziyareti B. Alkım şöyle anlatır.
‘’…süratli bir cereyanla akan Ceyhan Nehri kabarık olduğundan ve
yakınlarında köprü olmadığından dolayı karşı tarafa ancak uzun bir dolaşma
yaptıktan sonra küçük bir kayıkla geçmek mümkün olabildi… Keşiş Irmağı’nı
ise atla geçtik… bir kısmını atla bir kısmını yaya olarak yaptığımız bu
yolculukta… Domuztepe harabesi dikenlik ve pek sık bir orman içinde geniş bir
sahaya yayılmış durumdadır… Ormanda müsait ışık sağlanamadığından pek az
resim çekebildik… içinde güçlükle dolaşılabilen bu harabede şehir suru
kalıntıları, işlenmiş bir çok duvar taşları, ortosdadlar, bir rölyef parçası… çift
boğalı bir heykel kaidesi bulunmaktadır…’’
Bahadır Alkım tarafından Domuztepe’de yapılan araştırma ve kazılar,
Domuztepe’nin farklı zamanlarda iskân edildiğini ve Karatepe’den en az yüz yıl
daha eski bir geçmişi olduğunu ortaya çıkardı. Yapılan kazı araştırmalarda
Karatepe’yle çağdaş üç ortosdad bulunduğu gibi Karatepe’den en az 100 yıl
öncesine tarihlenen üç kapı aslanı ile çifte boğalı bir kaide de ele geçirildi.
Burada dikkat çeken bir özellilkte akropolün 300 m uzağında ele geçen hayat
ağacı kabartmasının Karatepe’de çalışan bir ustanın elinden çıkmış olmasıdır.
Bahadır Alkım’ın akropol olarak kabul edilen alanda yaptığı çalışmalar Roma ve
Helenistik dönem tabakalarının altında üç yapı katı ortaya çıkardı. Bu katlardan
ikisi 8. ve 9. yüzyıla tarihlenirken ana kaya üzerindeki en alt katın ise Hitit
İmparatorluk dönemine ait çanak çömleği ile olan benzerliğinden dolayı son
Tunç çağı’na ait olabileceği belirtildi. Yine Domuztepe’ye bir kilometre
uzaklıktaki Çerçioğlu-Pınarözü mahallesinde M.S. 600 yılına ait mozaik döşemeli
bir bazilikanın bulunması ve akropol kazılarında ele geçen Helenistik döneme ait
çanak ve çömlekler, Domuztepe öreninin daha çok antik çağa ait olduğunu ve
Hitit dönemi yerleşkesinin geniş ölçüde tahrip edildiğini ortaya çıkardı.
Domuztepe’de 1952 yılında yapılan son kazı çalışmasından sonra Bahadır Alkım
araştırmalarını İslahiye bölgesine kaydırdı. Karatepe-Aslantaş’ta kalan ekip ise
yarım yamalak bırakılan işleri tamamlamaya yöneldi.
Bölgede başlanan Aslantaş Barajı’nın inşaat işlerinin bitmesiyle birlikte su
tutma aşamasına gelinince Domuztepe’de yeniden gündeme geldi. Barajda
tutulacak su kotu Domuztepe’nin üst düzlükteki yerleşim alanını ve akropolü
etkilemeyeceğinden yapılacak iş; platonun ırmağa bakan dik yamaçlarındaki bir
giriş kapı yapısından aşağı yuvarlandığı düşünülen iki kapı aslanının göl alanı
dışına çıkarılması ve bunlara ait eksik parçaların aranması şeklinde olacaktı.
Aslanların meşekkatli bir uğraştan sonra yukarı çekilmesinin ardından sıra
eksik parçaların aranmasına gelince tabanı kaplayan sık çalı örtüsünün
kaldırılması gereği ortaya çıktı. Yamaçta yapılan bu temizlik çalışmaları
Domuztepe’nin tarihini ve önemini birden değiştirdi.

Son derece dik ve sarp olan bu yamaçlarda yerleşme izine raslanması
öngörülmediğinden sadece kırık asalan parçaları araştırılırken beklenmedik bir
şekilde bir duvar izine raslandı ve hemen kazı işlerine başlandı. Batı yamaçta
rastlanan bu duvarın Domuztepe’nin su yoluna inen bir koruyucu duvar olduğu
sanıldı. Çünkü bu kadar dik ve sarp bir yamaçta bir yerleşimin olması çok zordu.
Kazı ilerledikçe toprak altından çıkan duvarlar biribirini izlemeye başladı. Çeşitli
dönemlere ait sur duvarları ve aralarındaki yapı kalıntıları ortaya çıkmaya
başlıyordu. Tüm bu gelişmeler vakit geçirmeden ekibin çoğaltılması gerektiğini
ortaya koydu. Prehistorya Kürsüsünden Murat Akman, Aslı Özdoğan ve Mete
Savaş yardıma yetiştiler. 15 gün sürmesi düşünülen eser arama çalışması üç
buçuk aylık kapsamlı, yoğun bir kazıya dönüştürüldü. Bu gün kademesiz ve dik
olan yamaçların Pyramos Nehri’nin yüksekten aktığı dönemlerde oluşturduğu
taraçaların zamanla yukardan inen molozlarla örtüldüğü anlaşıldı.

Domuztepe M.Ö 6000 tabakaları
Bu taraçalardan genişlikleri fazla olmayıp düzce olanların bazılarının I.
Neolotik dönemde (M.Ö. 7. bin sonu-6.bin başları) yerleşim alanı olarak
kullanıldığı, ancak birçoğunun M.Ö. 2000 yıl temelleri tarafından tahrip edildiği
belirlendi. Burada ele geçen çanak çömlek ve yontma taş aletlerinin,
Yümüktepe- Suriye- Güneydoğu Anadolu’nun bilinen en eski çanak çömlek
buluntularıyla benzeştiği ortaya çıktı. Taraçaların bulunduğu düzlemde tarih
öncesi döneme ait ikinci bir kültür katmanına ait kalıntılara rastlandı. Son
Kalkolotik- İlk Tunç Çağı geçiş dönemine ait bu kalıntıların (M.Ö. 4.bin sonu- 3.
bin başı) oldukça tahrip edilmiş olduğu tespit edildi.

Kalkolotik döneme ait ocak (Domuztepe güney yamaç)
Bu döneme ait bir duvar ve bir de çukur bulunabildi. Çanak çömlek ve
diğer buluntuların daha çok Mezopotamya, Güneydoğu Anadolu’nun Obeid-
Uruk dönemi ve Sakçagözü tabakasıyla yakından benzeştiği anlaşıldı. Tespit
edilen bir diğer evrenin ise Domuztepe’nin esas büyük yerleşmesine ait (M.Ö.2.
bin başı- M.Ö. 6. yy. ilk yarısı) olduğu anlaşıldı. Özellikle M.Ö. 2. bin yılının
hemen başlarında yamacın her yerinin set duvarları üzerine yerleştirilmiş
yapılarla dolu olduğu anlaşıldı.

Orta Tunç Çağı’na ait depo
Yapılan kazı ve incelemelerde en son M.Ö. 600 yılına ait kalıntılara
ulaşılmıştır. Domuztepe’nin üst düzlüklerindeki Helenistik ve Roma yapı katları
olduğu düşünüldüğünde o dönemde erezyon yüzünden iyice dikleşen
yamaçların artık oturulamaz olduğu ve yerleşimin sadece üst düzlükte devam
etmiş olabileceği anlaşılır. Bahadır Alkım tarafından bulunmuş kabartmalar ve
heykeller bölgede en yoğun yaşandığı anlaşılan M.Ö.10. ve 8. Yüzyıllara ait
olduğu düşünüldüğünde bu evrenin son Hitit krallıkları dönemine denk
geldiği ve Karatepe-Aslantaş ile çağdaş olduğu söylenebilir.
Domuztepe’nin doğusundaki düzlükte yapılan çalışmalar 40X40
boyutlarında, büyük taş bloklarından oluşan, büyük küçük geçitleri andıran
azametli bir yapıyı ortaya çıkardı.

Domuztepe Villa Rustica
Çok sayıda düz çatı kiremitleri ve pişmiş toprak kapların ortaya çıktığı
kazı sonucunda bu büyük ve teşekkülü yapının son antik döneme ait olduğu
belirlendi. Yapılan incelemeler bu azametli yapının Roma dönemine ait bir Villa
Rustica, bir tarım tesisi olduğunu ortaya koydu. Bina içinde ve çevresinde ele
geçen un öğütmeye yarayan bazalt taşından yapılmış değirmen altlığı ve
yalaklar, çiftlikte hem tarım hem de hayvancılık yapıldığını ortaya çıkardı.
Ovalık Kilikya’nın böyle ücra bir köşesinde zengin ve güçlü çiftlik
sahiplerinin bulunması, Villa Rustica’nın hemen 800-1000 m. Güneydoğusunda
bulunan tabanı mozaik döşemeli, anıtsal bir yapı görünümündeki bazilikanın
varlığı, bölgenin o dönemdeki durumu ile ilgili ipuçları vermektedir.
Muzaffer Yüksel Kaya : 1 mayıs 1958 Osmaniye / Kadirli doğumlu. Selçuk üniversitesinde okudu. Türkiye gazeteciler cemiyetinde yazar. Özellikle kültür tarihi yazarı. Belgeselci yönetmen ve yapımcı :
Üç bin yıllık göç 2009 yılı ./ 8. özgür film festivalinde ödül aldı 2013
Pyremos ( ceyhan nehri etrafında ki uygarlıkları işleyen belgesel.