Yazarlar-Konular

TOROSLAR KARA ZİNDAN OLMUŞ ALEV ALEV BAKIYOR!!!…

          TOROSLAR KARA ZİNDAN OLMUŞ ALEV ALEV BAKIYOR!!!...

Gülden Mahmut
Toroslar’da bir düş yanıyor, masmavi sabahlar, sabah aydınlığında umutlar yanıyor!!!
Bir an için görünsün diye Akdeniz
Toroslar da ağaçlar hep çocuk kalır..
Ne güzel dökülüvermişti oysa en başta Sunay Akın’ın yüreğinden sözcükler…Akdeniz de ağaçlar hep çocuk hep genç. Çağlar öncesinden bugüne kadar da böyle sürüp gitti şarkısı yamaçlardan koyaklara ovanın üzerinde taaa Toroslarda…Burada ardıç katranla kardeş…Maki çayır dikeniyle dost….Yamaçlara doğru indikçe zeytin, zeytinlikler muz ağaçlarıyla masmavi bulutların gölgesinde oynaşır…Biran için görünsün diye….Bir an için…
Oysa bugün alev alev yanıyor. Bir alev topu sarmış Toroslarda dört bir yanı…Yanan sadece ağaçlarımız değil, yörüklerin iz sürdüğü anılar yanıyor…Çağlar yanıyor yüzyıllar…Dağda gezen Toroslar maralı yanıyor….Kekik, yarpuz, karabaş, koyun çiçeği ve Akdenizi baştan başa kuşatan çiçekler yanıyor…. O çiçeklerden süzülüp soframıza bal olarak katık yaptığımız renk yanıyor, koku yanıyor, emek yanıyor….Bir an için görünsün diye Akdeniz….Oysa …Biran…Sadece biran için…
Yanan biraz umut oysa, biraz mavilik, biraz nefes, biraz gelecek. Biraz sen biraz ben biraz biz…Hepimiz…Biran için gözüksün diye Akdeniz’in şarkısı yanıyor….Şiiri yanıyor ardıçların… Türküsü yanıyor Torosların….Yanan sadece bir ot parçası değil….Gözümün gördüğü aydınlık bir gün, yeşeren bir yarın, emek dolu bir bakış, kıvrıla kıvrıla aştığımız yollarda bulut bulut dökülen söz yanıyor….
Oysa korumak için sevmek, sevmek için tanımak gerekirdi…Tanıyamadık belki de …Bizi bu tanıyamadıklarımız yakıyor…Bu gece alev alev… Sadece Toros Dağları’na sevdalanmış karlar altından başlarını nazlı nazlı uzatarak baharı müjdeleyen kardelenler, sarıçiğdemler, mor sümbüller, “Ben açmadan bahar gelmez!” diyen nevruzlar ve de pembe papatyalar yanıyor…
Bahar yerini yaza bırakırken gıncıfıllar, kaya papatyaları açar. Dağ menekşeleri nazlı nazlı boyunlarını bükerek serinlere sığınırlar….Onlar da yanıyor. Birer birer alev topu…cehennemi yaşamış bir Toroslar kara zindan bakıyor…Gözlerinde alevler parlıyor.
Patikaları yamaçları adımlayıp tırmanırken karşımıza çıkan pembemsi yapraklarıyla Vargit yanıyor.
Vargit çiçeğinin bir hikâyesi vardır. O boş yere açmaz. Vargit çiçeği açtıysa gitmenin vakti gelmiş demektir. Kış yaklaşmış, yeni yaylaklara, yeni umutlara doğru yola çıkmanın zamanı gelmiş demektir. O da yanıyor….pembesi kanıma karışıyor…bir daha yoluma çıkmayacağına and içerek içerleyerek alev alev dökülüyor….
Göç etmenin habercisidir o. Vargit çiçeği açtığı zaman Yörükler çadırlarını toplar. Sürülerini önlerine katar. Soğuklar bastırmadan yeni yaylaklara doğru yola çıkarlar. Bir ayrılık çiçeğidir o, güzelliğine inat. Gidenlerin ardından bakar sessizce. Ağıtlar yakar içinden, kimselere göstermeden. Seneye yeniden kavuşmanın umuduyla yaşar Vargit. Dört gözle bekler gidenlerini geri gelecekler diye. Oysa her giden geri gelmiyor. Ardında yaşanmışlıklarını bırakarak göçüp gidiyor. Bu kez o bizi terkediyor.vargit çiçeği yanıyor…
Buna benzer birçok hikâye bu gece bizi terkediyor Toros dağlarında.
Oysa ne güzel söylemişti Sunay AKIN MAKİ’nin şarkısını…Bizler de haykırmamış mıydık ılgıt ılgıt esen rüzgarlara…Anamur’un yarınlarına….Sözler sözcükler dökülüverdi bugün tek tek toprağa….Yanarak alev alev….Bir yerlerde bir ağaç yanıyor …Benim içimde bir geçmiş bir gelecek bir aydınlık sabah, bir emektar bakış, bir yavru ceylan, bir kınalı keklik, yuvasında tüm bizden olan bizden öte canlar canlılar dünyası yanıyor….yandıkça çoğalıyor içimde bir alev topu….şiirler yakıyor gözlerimi sözcükler dillerimi…Defter yanıyor, sıra yanıyor, kalem yanıyor….Özlem yanıyor özlemek yanıyor…Sevda yanıyor…Aşk yanıyor….Kırk beliğinde düşler saklayan bir Türkmen gelinin gülümsemesi yanıyor…Cızlavatlarla adımlanmış kadim zamanların masalları yanıyor…Sürü peşinde koşuşturan çocukluğumuz, çocuk sevinçlerimiz yanıyor…Bir temmuz gecesinde koynumuzda biriken mektuplar yanıyor…Ilık bir güz rüzgarında saçlarımızı savurduğumuz mis kokulu düşler yanıyor….Sadece bir ot börtü böcek değil yanan…yanan ormanlarda bir ömür yanıyor….Toprak damlı evlerin hikayesi yanıyor….beyaz badanalı ocaklarda yarınlar yanıyor…bir kızılçamın alevinde eriyip bitiyor düşler….Hani biran önce görünsün diye hep çocuk kalan yanımız yanıyor…Akdeniz’e kara bir zindan olmuş bakıyor Toroslar…Toroslar ağlıyor…Benim şuramda tam şuramda işte kaburgamın altında bir yerlerde çarpan bir yürek alev alev…KANIYOR!!!…
Bir gün gelecek
Hükümdarlar gidecek
Haramiler gidecek
Birgün herkes gidecek
Biz yine durmayacak
Göğe bakacağız
Göğe ağacağız…

Bir ateş, doğa ve ağaç görseli olabilir


Gülden Mahmud kimdir :1977 Yılında Anamur ´da doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Anamur’da tamamladı. Atatürk Üniversitesi Kazımkarabekir Eğitim Fakültesi Edebiyat Bölünden 2000 yılında mezun oldu .İlk olarak Anamur Güngören İlköğretim okulun da göreve başladı. Daha sonra Gaziantep, Edirne ve İstanbul’da farklı okullarda Edebiyat öğretmenliği yaptı. Bekar ve 1 çocuk annesi olan Gülden Mahmud 2017 Eylül ayından itibaren Valide Sultan Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görevine devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir