Yazarlar-Konular

OYUNA DAİR; LOKMAN HEKİM VE ŞAHMARAN EFSANESİ

Turgut Bağır

Ulusların var olan kültür ve sanatı, geçmiş köklerinden, yüzlerce yılda oluşan gelenek
damarlarından beslenir. Edebiyatta, sanatta ve pek çok alanda kendine özgü ulusal bir kimlik
yaratabilmenin koşullarından biri budur. Tiyatro için de durum böyledir. Özü ve biçimi ile
bize özgü, ulusal bir tiyatro var edebilmek için kendi geleneksel oyun biçimlerimizden, sözlü
ve yazılı edebiyatımızdan, geniş söylence dağarcığımızdan beslenmek gerekmektedir.
Her geçen gün biraz daha unutulmaya yüz tutan efsane, masal ve geleneksel oyun
kültürümüzün korunarak yaşatılması ve gelecek kuşaklara aktarılması bu açıdan büyük önem
taşımaktadır. Bunun çocuk ve gençlik tiyatrosu yoluyla yapılması daha büyük önem
kazanmaktadır. Çünkü tiyatro-oyun kültürümüzün yeniden yeşererek kök salabileceği en
verimli toprak, kuşkusuz çocuk ve gençlik tiyatrolarıdır. Geleneksel tiyatromuzun yapı
özelliklerine özümsetilmiş bu içerikler yoluyla, kendi oyun kültürüyle tanışacak olan birey,
böylece bunları geleceğe taşıyarak ve kökleştirecektir.
Yüzlerce yıllık tarihsel birikimin aktığı, toplumsal bilinçaltının kodlarını taşıyan
mecralardır efsaneler. Birbirinden farklı söylenceler olarak, yüzlerce yıldır ayrı varyasyonlar
halinde aktarılarak bu güne gelmiş olan Lokman Hekim ya da Şahmeran söylenceleri,
Çukurova bölgesinde anlatılan oyunumuzdaki biçiminde iç içe geçmiş bir halde çıkıyor
karşımıza. Ceyhan, Misis, Tarsus bölgelerinde geçen efsanenin bu biçimi, bölgede halen
dilden dile dolaşarak yaşamaktadır.
Şahmeran ya da Şahmaran olarak anılan efsane kahramanı, Anadolu’nun yalnızca
halk edebiyatında değil, el sanatlarında da etkisini gösteren, yaygın bir motiftir. Özellikle
genç kızların çeyizlerindeki işlemelerde, cam altı-vitray sanatında ve çeşitli duvar
resimlerinde kem gözlerden korunmak için bir çeşit nazarlık olarak kullanılmaktadır adeta.
Bazılarına göre Ceyhan ile Misis arasında bulunan, ortaçağdan kalma bir kale olan
Yılankale’de yaşamıştır Şahmeran. Efsanenin izleri “Adana selle, Ceyhan yelle, Misis yılanla
gidecek” şeklindeki inançta tüm canlılığını korumaktadır. Bu söylenceye göre, Yılankale’nin
koruyucu yılanları, efendileri Şahmeran’ın öldüğünü henüz bilmemektedir. Bunu öğrendikleri
gün, intikam almak için Misis’e inerek insanları öldüreceklerdir.

2
Evliya Çelebi, yazdığı Seyehatname adlı eserinde, Ceyhan yakınlarında bulunan
Yılankale’den “Evsafı Kal’a-ı Şah-ı Maran” yani “Şahmaran Kalesi” olarak söz eder. Bu
kalede, bir sürü yılanın yanında, ensesi tüylü ve boynuzlu bir yılanın görüldüğünü belirtir.
Ünlü Yunanlı tarihçi Hesiodos’un “Tanrıların Doğuşu” adlı eserinde anlatılan
Ekhidna, bizdeki Şahmaran motifine büyük benzerlik göstermektedir. Hesiodos, eserinde şu
şekilde tanımlar Ekhidna’yı: “Ne ölümlülere, ne ölümsüzlere benzeyen, Bir mağarada doğdu
Ekihidna. Yarı bedeni bir genç kızdı onun. Güzel yanakları ve gözleri fıldır fıldır, Yarı
bedeniyse koskoca bir yılandı, korkunç, Her yanı benek benek amansız bir yılan, Yerin gizli
derinliklerinde kaybolan; Mağarasında otururdu Ekhidna,”
Yunan mitolojisine göre, Ekhidna’nın yaşadığı mağara, Arima dağları denen
Kilikya’da yeraltındadır. Yani efsanenin kaynağı Kilikya bölgesi olsun ya da olmasın,
yaşadığı yer burasıdır.
Şahmaran’ın cinsiyeti konusunda efsanelerde belirsizlikler bulunmaktadır. Birçok
efsanede Şahmaran’ın erkek olarak betimlenmesine karşın, başta Çukurova bölgesi olmak
üzere, Anadolu’nun pek çok yerinde kullanılan motiflerde kadın olarak resmedilir.
Çukurova’nın kendine özgü kültürel birikimini sanatsal bir bütünlük içinde, dramatik
bir malzeme olarak kullanarak, gerçek sahibi olan topluma yeniden kazandırmak ve bu yolla
genç kuşağa ulaşmak istedim. “Lokman Hekim ve Şahmaran Efsanesi” olarak
adlandırdığım oyunda, Lokman Hekim ile yılanlar şahı Şahmaran’ın birbiriyle kesişen trajik
öyküsünü, şiirsel bir dille anlatılmaya çalıştım. Tebaasını düşünmeyen bencil ve doyumsuz bir
Kral, salgın hastalık yüzünden kırılmakta olan çaresiz, bitkin bir Halk, bu hastalığa çare
aramak üzere yollara düşüp şifalı bitkiler arayan Lokman Hekim ve insanoğlunun zulmünden
kaçıp yeraltındaki sığınağında yaşadığı halde, insanlığa yararlı olmaya çalışan Şahmaran’ın
hüzünlü hikâyesi, oyunun temel izleğini oluşturuyor. Halkın derdine çare olacak bir ilaç
bulma umuduyla yollara düşen Lokman Hekim, tesadüfen düştüğü yeraltında tanıştığı
Şahmaran’ın bedeninden elde ettiği ilaçlar sayesinde istediklerine kavuşuyor: Halkı salgından
kurtarıp iyileştiriyor, Kral’ı bencillik ve doyumsuzluktan arındırıyor ve bitkiler dünyasının
dilini öğrenip ölümsüzlüğün sırrını bulmak üzere yollara koyuluyor.
Oyun, ilk olarak Ocak 1998 tarihinde yazıldı. Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsünde yaptığım Yüksek Lisans kapsamında, Prof. Dr. Sevinç Sokullu’dan almış
olduğum Çocuk Tiyatrosu dersi çerçevesinde, Adana Geleneksel Gösteri Sanatları
Topluluğunda temsil edilmek üzere, kukla tiyatrosu için yazmıştım. Ancak sonraki yıllarda

3
canlı tiyatro sahnesi için üzerinde çalışarak yeniden yazdım. 2016’da, Adana Büyükşehir
Belediye Şehir Tiyatrolarınca repertuara alınıp sahnelenmesi gündeme geldiğinde, bir kez
daha elden geçirip düzenleyerek son halini vermiş oldum.
Oyunun yöneldiği hedef kitle olarak 10-15 yaş grubu gençler gözetildi. Çocuk ve
Gençlik Tiyatrosu yapmak, sorumluluk almaktır. Çocuk ve gençlere sahneden aktarılan her
şey onun kişiliğini iyi ya da kötü yönde etkileyen, onu var eden yapı taşlarını oluşturmaktadır.
Henüz oluşum halindeki çocuk ve gence atılan her çizgide yazar, yönetmen, oyuncu, tasarımcı
ve tüm diğer ilgili faktörlerin sorumluluğu bulunmaktadır. Bu gerçek, Çocuk ve Gençlik
Tiyatrosu yapma sorumluluğu alan her tiyatro adamı için temel kabul olmalıdır. Sanatçı, bu
sorumluluk bilinciyle hareket etmeli; bunun gereği olarak kendini mesleki, kültürel, düşünsel
ve pek çok yönden geliştirme çabasında olmalıdır. Söyleyecek bir sözü, paylaşacak düşleri ya
da düşünceleri olmalıdır.
Çocuk Tiyatrosu yapmak başlı başına bir iddiadır. Ve her iddialı işte olduğu gibi
profesyonelliği, uzmanlaşmayı gerektirir. Mesleki süreçte bir heves, bir deney, başlangıç ya
da sıçrama tahtası değil, bir hedef ve bilinçli bir seçim olmalıdır. Tiyatronun seyirciyi
etkileme ve onu değiştirme gücünden söz edeceksek, yani tiyatronun böyle bir gücü olduğunu
düşünüyorsak, Çocuk Tiyatrosu için bu yüzde yüz olsa gerek. Olgunlaşmış, kişiliği oluşmuş
bir yetişkin izleyiciyi birkaç saatlik oyun süresince etkileyip değiştirebilmenin olası olup
olmadığı günümüzde tartışılır durumdadır. Ama tiyatronun bu işlevini, henüz kişiliği
gelişmekte olan çocuk ve genç izleyici üzerinden gerçekleştirebilmesi daha olası
görünmektedir. Bu nedenledir ki Çocuk ve Gençlik Tiyatrosu, yetişkinlere yönelik tiyatrodan
çok daha önemli, titizlik ve sorumluluk gerektiren bir iştir.
Tiyatro, düşle gerçeğin, oyun ile yaşamın kol kola girip kimi zaman neşeyle, kimi
zaman hüzünle dans ettiği bir andır. Seyirci ve oyuncu, aynı düşü yaşayan ve paylaşan düş
ortaklarıdır. Her gün tiyatro sahnelerinde oyuncu ve seyircinin birlikte paylaştığı yüzlerce düş
görülür. Ancak tiyatro sahnesinde paylaştığımız düş, uyandığımızda hatırlamayacağımız,
bizde bir iz bırakmayan, geçip giden bir düş olmayacaktır. Çünkü tiyatroda oyun yoluyla
izleyiciyle paylaştığımız düş, gözlerimiz açık ve bilincimiz yerinde, düşüncelerimizin ışığında
gördüğümüz bir düştür. Öyle bir düştür ki bizleri aydınlatmakta, izlememiz gereken iyi, güzel,
doğru yolu bulmamıza yardımcı olmaktadır. Böyle güzel düşleri yaşam boyunca görmek ve
paylaşabilmeyi dilerim.

4

Turgut BAĞIR  kimdir.
1965 yılında Adana da doğdu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi / Tiyatro Bölümü / Tiyatro Tarihi ve Teorisi Anabilim Dalında lisans
eğitimini (1991), Mersin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü / Sahne
Dekorları ve Kostüm Ana Sanat Dalı’nda ise yüksek lisansını tamamladı
(2002). Halen, 1996 yılında göreve başladığı Çukurova Üniversitesi Devlet
Konservatuarı Tiyatro / Oyunculuk Anasanat Dalı’nda 1/4 derece kademede
öğretim görevlisi olarak çalışmaya devam etmektedir.
Çeşitli tiyatro ve sanat alanlarında pek çok eğitim ve kursa katıldı.
        Yazdığı “İbiş’in Dünyası” ve “Lokman Hekim ve Şahmaran Efsanesi” adlı
oyunlarını Adana Büyükşehir Belediye Şehir Tiyatrolarında sahneleyerek kitap
olarak yayınlandı.
Beyaz Gelincik, Hanımın Çiftliği, Görüş Günü Kadınları, Tatar Ramazan
Sürgünde, Gelincik Tarlası, Beynelmilel, Kurtlar Vadisi Irak, Deli Aşk, Lüks
Otel gibi çeşitli sinema filmleri ve televizyon dizilerinde oynadı.
        2007 yılında Adana Fotoğraf Amatörleri Derneğinde fotoğraf eğitimi aldı.
2008 yılından itibaren AFAD’a üye olarak fotoğraf çalışmalarına devam etti.
Çektiği fotoğraflar çeşitli dergi, albüm ve karma sergilerde yer aldı. “Bir Nehir
Bir Şehir: Adana Seyhan” “KARs-Beyaz Yolculuk”, “Adana’dan İnsan Halleri”
isimli fotoğraf gösterilerini gerçekleştirdi. Katıldığı ulusal ve uluslararası
fotoğraf yarışmalarında pek çok ödül ve sergileme kazandı. “Bir Nehir Bir
Şehir: Adana Seyhan” isimli fotoğraf albümü Altın Koza yayınlarından
basılarak yayınlandı (2018).
                                                                                          Turgut Bağır

One thought on “OYUNA DAİR; LOKMAN HEKİM VE ŞAHMARAN EFSANESİ

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir