Yazarlar-Konular

Ormanda su döngüsünün bozulması neyi ifade eder?

Ayhan Küyük

Çevresel sorunlar çıkıncaya kadar, ormana daima ve yalnızca odun ham maddesi kaynağı gözüyle bakılmış ve bu ham maddenin 6000 kadar kullanma yeri olması, orman için bir değer ölçüsü olarak kabul görmüştür. Oysa, çevre sorunları çıktıktan sonra ormanın, odun hammaddesinin 2000 katı kadar ekolojik değer ürettiği anlaşılmıştır.

Ormanlar, fotosentezle oksijen üretimi ve karbondioksit tüketimi yapma, erozyonla toprak kaybını önleme, sel ve taşkınları önleme ,hava kirliliğini azaltma, iklimi etkileme, canlıları barındırma, gürültü kirliliğini önleme gibi parasal olarak hesaplanamayacak derecede yüksek ekolojik değerler üretmektedir.

Orman ekosistem hizmetleri arasında karbonun absorbe edilmesinden sonra belki de en önemli fonksiyonu hiç kuşkusuz su döngüsüdür. Zira orman zemini dışardaki diğer arazilere göre çok fazla su depolar. Bunda herkes hem fikir. Ancak oduna daha fazla odaklanıyoruz ve gerçekte ormanların su döngüsü üzerine yaptığı olumlu etkiyi hep göz ardı ediyoruz.

Yağış düzensizliği ve aşırı buharlaşma ormanlarımızda kuraklık sorunu meydana getirmektedir. Basit bir ifadeyle kuraklık, belirli bir zamansal ve mekansal ölçekte su eksikliğidir. Kuraklık, önemli sosyal ve ekonomik sonuçları olan ciddi bir doğal afettir. Tarihsel ve paleoiklimsel kanıtlar, kuraklığın fiziksel çevreyi her zaman etkilediğini ve etkilemeye devam edeceğini göstermektedir. Bunun sonucu olarak son yıllarda binlerce hektar büyüklüğünde orman yangınları yaşadık. Dolayısıyla iklim değişikliği, tüm dünyadaki orman yangınlarının tetikleyicisidir.

İklim değişikliği, hırpalanmış ormanları vuruyor. Bunu dünya çapında orman yangınlarında görüyoruz. İnsanların yoğun olarak müdahale ettiği her yerde, genç ormanlarımızın olduğu, aynı zamanda güneşte kuruyan çalılıklarla arada büyük traşlama kesimlerin olduğu yerlerde, her yerde büyük yangınlar çıkıyor.

Bu yıpranmış ormanlar, son yüzyıllardaki yoğun ağaç kesimi ve ormansızlaşma nedeniyle o kadar düşük biyokütleye sahip olduğundan, artık su döngüleri açısından düzgün bir şekilde işlev göremiyorlar.

Giderek daha fazla ağaç kesildikçe, buharlaşma seviyeleri bozulur, havadaki nem kurur ve su döngüsünün dengesi bozulur .Bu bağlamda ormanlar ancak daha fazla kendi haline bırakılmasıyla daha iyi korunabilir. Çünkü biyokütlenin fazla olduğu orman alanları suyu çok daha iyi depolayabilir. Bunu geniş orman alanlarının hala sağlam olduğu yerlerde görüyoruz. İşte bu sistem burada devreye giriyor. Bu daha çok büyük ormanları kendi haline bırakmak, çok fazla biyokütle içeren, çok fazla ölü odun bulunan, suyu depolayan ve yağmur bulutları oluşturan yaşlı tabakalı ve karışık ormanlara da ihtiyaç duyulacaktır.

Şimdiye kadar geleneksel ormancılıkta her yıl ormanların belirli bir artım yaptığını ve bunun hemen hemen tamamına yakın bir kısmının hasat edildiğini ve hasat edilen geniş alanlara yeniden genç fidanların büyümesi sağlanıyordu. Aslında ormanların işleyişi doğada bu şekilde değil. Doğaya yakın veya doğaya uygun ormancılıkta bir çok ormancılık faaliyetinde doğa taklit edilir. Ormanda yeteri kadar servet birikimi olur. Eğer ormanlarımızı doğal ve ekolojik olarak yetiştirebilirsek , o zaman sonuç birim alan başına belki biraz daha az olur, ancak bu alanların daha sağlıklı kalmasıyla uzun vadede , toplamda geleneksel ormancılığın gelecekte yapabileceğinden daha fazla olacaktır. Daha önce de belirtildiği gibi ormanlar sıcaklık düzenleyicileridir.

Ülkemizde doğal karışık yaşlı ve dikey kapalı ormanların yaz aylarında bir çam ormanından veya çam plantasyonundan ortalama sekiz derece daha fazla soğuduğuna dair birçok araştırma var .Bir kızılçam veya karaçam ormanında sıcaklık 40 derece iken, yaşlı karışık dikey kapalı ormanda 32 derecedir.Çok fazla odun çıkartıldığı anda tabii ki güneş içeri daha fazla girip ormanı ısıtacak ve kuraklığa yol açacaktır. Sonuçta daha az yağmur yağmaya başlar. Oysa değişik yaşlı ormanlar, düşey kapalılıkların kendilerine sağladığı avantajdan ötürü, evaporasyonu azaltma yönünden de ayni yaşlı ormanlara oranla daha etkindir. Ayni yaşlı ormanların bu yöndeki etkileri gençleşme dönemlerinde minimal düzeye inmektedir. Aynı yaşlı tek tabakalı ormanlarda yağışın çok büyük bir bölümü intersepsiyon yoluyla tutularak daha toprağa ulaşamadan atmosfere geri dönmektedir. Bu durum da infiltrasyon koşullarının müspet yönde etkilenmesi açısından değişik yaşlı ve dikey kapalı ormanların ayni yaşlı ormanlara göre daha avantajlı olabileceğini göstermektedir.

Orman, ancak doğal haliyle ve iyi doğal ekolojik koşullar altında olması veya kullanıldığında sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesi durumunda kendisinden beklenen koruma veya muhafaza işlevlerini yerine getirebilir. Bu şartlarda sağlık ve canlılık çok önemlidir. Ormanların, su döngüsü yoluyla ekosistemi etkileyen klimatik olumsuz şartlara karşı koyacak şekilde yeterli güç ve kuvvetle büyümelerini sağlayan şey, ormanların canlılığıdır. Bioçeşitliliği de koruyacak olan şey iyi yapılandırılmış bir mimariye ve zengin bitki örtüsüne olanak tanıyan da aynı güçtür. Sağlık, canlılık ve uygun bir koruma, yönetim ve gelişme durumu güvence altına alındığında orman, özellikle temel çevresel ve koruyucu işlevlere müdahale eder.

Kuraklıklar önlenemese de, akıllı planlama ve yönetim eylemi bunların etkilerini azaltabilir, toparlanmayı hızlandırabilir ve ormanları gelecekteki kuraklıklara karşı daha dayanıklı hale getirebilir. Bilgileri paylaşarak ve diğer bilim insanları ve paydaşlarla işbirliği yaparak kuraklığa karşı yapısal tepkiler geliştirilmelidir. En iyi yönetim uygulamaları tekrar tekrar gözden geçirilmeli ve ”kuraklık” planlama süreçlerine dahil edilmelidir. Kuraklığın arazide nasıl değiştiğini daha iyi anlamak için uzun vadeli kuraklık izleme programları oluşturulmalıdır.

Ayhan Küyük

Orman yüksek mühendisi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir