Amon Felsefe Okulu

Sorgulayan İnsan Kalır

Elife Ergan

Insanın gerçekliği ispat edilmiş evrensel bilgiyle varlığını koruyan, emekle dürüst hakkaniyet sahibi davranışları sergileyen.

Bilinçle aklı başında vicdanlı ,erdemliydi.

Dürüst üreten kültürlü insanlarla elbette cennet olurdu soğuk gri dünya .

Malesef içinde yaşadığımız dünya çok acımasız belli güç odakları varlık ve egemenlik küstahlığında …

Cesaret et düşün insanoğlu !

Düşünen akıl elbette önce soru sorar.

Olayları irdele, bu nedir niye böyle diye azıcık da kafa yor içinde bulunduğun zorlu hayatı anlamaya çalış..

Düşünmelisin anla artık mengenenin arasında yıllardır çırpınır durursun.

Oyalanma hatırla gör gerçekleri, yalanları tanı ,tart hak terazisi net olur , akıllan gayrı.

Gör ki bilançonun sonu kimlerin işlerine yarıyor.

Her olayın görünen birde görünmeyen yanı olur anımsa.

Bu gerçekleşen olayların başında kim var ve kimler kazançlı , öğren kafa yor.

Baskılarla korku malzemesini en çok kim kullanıyor ve tükenmeyen hırsın sonu yok .

Sebep ve sonuç ilişkilerini iyi öğrenmelisin…

Buz dağının asıl görünmeyen yüzünde yazılır gerçek hikayeleri tanı doğru oku.

Dürüst duruş sergileyen tecrübeli atalarını doğru oku.

Yoktan var edilen vatanı tanı asil insan ancak bilir özlü sözü konuşur .

Merak ediyorsan ondan dinle her olayın aslını …

Gör ki koru kendini,koru aileni ,koru ata yurdunu ,koru torunlarının yarınlarını .

kim kimlerle program yapıyor neler paylaştığı …

Uzar gider sorgulama başlarsa gerçekler er yada geç çıkar hainler ortaya…

Cebelleşir yaşamın kıyısında var olan insan sürüklenir uçurumun kenarına .

Önce sevgisi ürker serzenişin ocağı kurulur. Boğulur korkudan da parmağıyla kendi gözünü kör eder.

Umarsızca bindiği gevrek kırılgan dalın gövdesi elinde kalır.

Gelecek için umut edebildiği düşlediği yaşamı elinden alınır.

İstemsizce belki canı çok yağdığında fitili ateşleyen eli kırılır.

Bedeller öder durur kılı kırk yaracak akıl geçim telaşında gülmeyi unutur gözler de solgundu yüzler…

Mahkum edildiği hayatta kelepçeliydi kollar ,prangaya vurulan ayaklar .

Artık insan yorgundu geçim telaşındaydı.

Bu yüzden sınır tanımaz cılızlaşan ürkek yüreğin paramparça çığlık çığlığa yalnız. Korkunç dişlilerin arasında can çekişen titreyişin.

Kırsaldan, caddeden âdeta ölümü isteyen haykıran sesin dağlardan, ovalardan duyulur.

Teker teker kesilen organların kangren olmuş.

Her geçen gün uzuvları kesilmeyi beklerken acı acı böğürür.

Bükülür güneşi ,kıvrılır bulutu ,dürülür ocağının küllü dumanı.

En acemisi tersi ters olanı aklını kullanamayan insandı insanoğlu .

Sisteme ters düşersen yandın korkusu var vahşi kapitalizme uygun düşmeyen

yok olsunun sahnesinde daima figüransın unutma.

Alın terin unutulur ,emeklerin sömürülür.

Mantıkla anla akıl süzgecine başvur ki derin düşün.

Etrafına bak bu anlamsız gelen hayatın içinde zavallı edildikçe ezilir uyursun …

Kendi gerçeğini çok kolay inkar edebilen

duygularına yenik düşerken kibirli, bencil ve oldukça da kabasın.

Sorumluluklarını hatırlamaz da çocuksu heveslerine tutsak yaşamı çok seversin.

Ata yurdun yok olsa şenliğe gidersin.Oğlun ,kızın bataklığa düşerse anlamazsın.

Evin yıkılır da zil zurna sarhoşluğun sabahın köründe.

Aşırılık genetiğinde şımarık

ha bire pohpohla dur yaldız takarlar başına eğil.

Ver coşkuyu koşsun umarsız akılsız insanoğlu .

Sat istersen utanmaz ekmeğini al, aşını çal çal ye verir zavallı…

Çoluk çocuğunu al yetmezse canını al sebil düşünmeden verir.

Hatta elindeki son çulunu çulpazını bedelsiz verir.

Kusurlu insanoğlu amatör çok acemi bu profesyonel yaşanması gereken hayatta.

Her söze inanır kısa günün karı yeter der

uzağız gelişime yabancıyız bu gezegene.

İşimize geldiği gibi kolaycı, kolaycıyız da köpüğü bol olsun parlak yıka kabı kaşığı.

Kural tanımaz yabaniyiz yalanı çok severiz .

Üfürükçü sahtekar kula tanrı gibi taparız kendimizi buluruz adeta dokularımız uyar. Toplum olarak çok safız ,aklımızı kullanacak kadar eğitimsiz cahiliz .

Akıl yoksunu değilsek de nesin sen söyle insanoğlu doğruyu söyle …

Bu yalancı gezegen cehennem değil der inanır.Yalancı vaatlere kazandıkça asıl cennet bizim ödülümüz de inanır. Ahhh kanalgası yakın. Eli çok çakır hak tanımaz hukuk bilmez yabani …

En müthişi de ne biliyormusun kraldan çok kralcı alimallah düşmeye gör tanımaz tanrıyı da…

Kimden eksiğiz şanla ahengle kusursuz yaşam felsefemiz insanoğlu…

Tabiatına uygun davranır irili ufaklı tüm canlılar katkı sağlar birbirine saygıyla sonsuza doğa dengeli sisteme uygun davranan…

Saygıyla uyumlu hiç bozmaya uğraşmaz asla dengeyle varlığını koruyan…

Doğaldı ötekileştirmeden hak tanıyan enerjisinden huzurlu yaşar pırlanta olur..

Gözleri samimi yüreği sıcak doğal akışa uyumlu, gerçekci sürer yaşamı…

İnsanoğlu kendi elleriyle kuruyor gönlüne pusu kurgusu suyun yatağını değiştirmek.

Görkemli dağın gürbüz ağacını acımadan kesmekteydi baltası. Zarar vermekten haz duyan bencil avında vahşetle yaşıyor .

Derse masumum inanma en çok zararı o vermiştir hatırla.

Utanmadan kader der kara desem kara değil ,ak desem ak hiç değil a kuzum insanoğlu bu..

Hisleriyle davranan ve akıl yoksunu olan empati yetisi eksik .

İnsanlık denetlenmiyor ki sorumsuzluğun köleleriyle yürüyen.

Sen dayatmaların çırak çıkarttığı çırpınan kölesi yaptırılan masum değilsin ki

Uzun hesaplar yapamayan, ileriyi hiç mi göremezsin.

Değmeyin onun keyfine diyecek yok çok dürüst namuslu aynı zamanda dik inançlı

şimdi vadedilen süslü saraylarda hayalperest olur iki lafa inanır.

Sanki mağarasında yedi uyuyanlar dı ve kıtmir yanı başında beklerde bir türlü çıkamazsın asır gibi ağır geçen gecenin şafağında umutlu yolculuğa ..

Heyecanla yalanlara kanıp bir de gelin eder gümüş teller takar iki yanağının duldasından sallanır.

Hatta allar , pullar da süslü yapmacık sevgisiyle ihtişamlı fesler takar başına ha bire boyanır gözler maskelenir yüzler.

Hop oturur hop kalkar cirit atar adeta .

Kirli ruhunu gizlerken daima lüks peşinde koşarak kalaylar.

Gösterişe paraya güce taptıkça tapar bir türlü tükenmez dünya hırsları…

Ulurlar kimi zaman bir köpekle uğraşırlar kimi zaman köpekten daha asaletsizdir.

Manidardır duruşları kurallar zincirini kırarlar çıkarları peşine ne sistem, hak, hukuk tanımaz diyarları.

Hiç bir şey bulamazlarsa isterler kursak kavurgası.

Iki yüzlü tavırları netti anlayana da toplumu yok eden vahşi acımasız çark ha bire döner durur.

Daima hoyrattı bu kısır döngüyle yaşamaya gayret eder toplum

Daima algıyla soluk pompalama sürer de çırpınır durur kalb.

Her saat, her gün, her hafta ve her ay yeniden algı perdesi açılır beyin mevzi tutar mı bilmem.

Kandırıldıkça daha çok sever hatta kutsal mabet gibi tapar.

Kör olan yalnız gözleri değil zavallı olan akılsız ,korkak ,kararmış vicdandan uzak yürekleri.

Derileri kayış gibi kessen duyamazlar ki gerçeklerin seslerini işitemezler çünkü tıkanan kulakları olur sağır.

Ayağı yere basar mı bilmem gerçekten gözleri karanlıkta görür mü tahtta oturan büyük canavarı.

Cehennem zebanileriyle dünya üzerinde oysa kandırılmış gönlü halâ kaf dağının arkasında unutulmuş uyuyor.

Uyutulmuş insanoğlu hazırlarsan bekler gel hele al önüne gelen bu vahşeti hisset.

Yoksa vazgeçilmez ilkelerimizin üzerine toprak mı serpsek.

Eğitimsiz toplum tabi olmaya kendini adayan köleliği kabullenen alaycı toplum daima kolayına kaçar .

Kalaylar durur tüm çirkinlikleri utanmaz da gizler köklü çözüm bulmak insanın işi. Hele kurban bu lağım kokan sokaklara hiç çıkmasak mı ne.

Cehaletin kör olsun iki gözü ,o iyi olur du degil mi.

Canlar çoğalmasak mı ?

Yoksa çoğalsakta zincirini kırsak mı ? Utanmazlar mı ?

Ar damarları yok olan gücün karşısında beynini hiç kullanamayan köleler uyanmaz mı ?

Düşününce insan gerçekliğin hikayesini iyi yazar.

Akılla düşününce gör hak sorgulaması!

Hakiki sermayen inan doğru bilgiyi al !

Kolayına kaçışla mı hiç yaşanır cennet !

Çık hadi kış masalı hükümranlığından…

Savuran gericilik mi cehaletle hükmeder. Elbette yok olur yurdunla yedi sülalen.

İllaki doğru kurulur hâk terazisi.

Umut yeşert ki kurusun bataklık !

Unutma sula her gün kuru dallar canlansın !

Yok olsun karanlıklar var olsun insanlık !

Kurulur elbette o büyük mahkeme !

Vazgeçmek insana yakışmaz ayakta kal!

Kurulur bir gün verilir elbet gerçek haķ! Verilir duru kalbin mis kokulu tertemiz ellerine .

Elife ERGAN (Elifçe )

Elife ERGAN : Osmaniye’nin Kırmıtlı köyünde doğdu. İlk ve Orta öğrenimini Osmaniye’de tamamladı. Adana Çukurova Üniversitesi Sağlık Kolejinden mezun oldu. Anadolu Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulunu bitirerek kariyer yaptı. Çukurova Üniversitesi hastane- sinde Anestezi hemşiresi olarak göreve başladı. Daha sonra Osmaniye Yüksekokulunda Tıbbı Laboratuvar bölümünde Laborant olarak “Eğitim hemşireliği” yaptı. Yüksekokulda Prof. Dr. Kazım Tülüce’nin Özel kalem asistanı olarak görev aldı. Sağlık Bakanlığına intisap etti. Halk Sağlığı hemşireliği ve daha sonra Osmaniye Devlet hastanesinde Pediatri hemşireliği ve Diyaliz ünitesinin kurucu olarak uzman hemşireliğini yürüttü. Sorumlu Nefroloji hemşireliği ve Başhemşirelik yaptı. Meslek içi eğitimler ile sertifika ve başarı belgeleri var. Osmaniye Kuvay-i Milliye ve Mücahitler Derneği Yönetiminde ve  Ozanlar Şairler Yazarlar Derneği üyesidir. Yıllardır öykü, hikâye ve şiirler yazmaktadır. Bu eserleri çeşitli gazete, haber sitesi ve dergiler de yayımlandı ve yayınlanmaktadır da. Evli, üç çocuk sahibidir. Daha önce “İnat Etme Gökyüzü , Benim kadar Ağlayamazsın”, ”Uzattım Elimi Sana Tutasın Diye” İsimli iki şiir kitabı yayımlanmıştır. “Bibi Çiçeği- Bibi Hatun” (Roman) yazarın 3. Kitabı “Çam Kozalağının İsyanı” (Öykü) 4. Kitabıdır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir