YAŞIYOR OLMANIN ADIDIR “OTURMAK”
Selim Özgül
Bağdaş kurup oturmanın patenti Türklere aitmiş. “Türk oturuşu”ymuş yabancıların
dilinde bağdaş kurup oturmanın adı.
Macarlar “Törükülés” derlermiş bu oturma şekline. “Karın-daş”tan gelen kardeş
kelimesini andırır şekilde, Bağ-daş olduğu söyleniyor, “bağdaş”ın aslının.
“Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere
yerleşmek” şeklinde açıklanıyor sözlükte, oturmak fiili.
Bu tanımın halkın dilindeki “götünün üstüne oturmak” ifadesine dayandığı çok
açıktır.
Düzlüklerde yaşayan insanlar için işten bile değildir, oturmak. Ama dağda bayırda
göçebe hayatı yaşayanlar insanlar için oturup kaba etlerin üstünde vücudu dengede
tutmak maharet ister, ya da böyle bir işi başarmak “kaba et” ister. Hele hele de
bağdaş kurup oturmak…
Bozkır devletleri ve bozkır imparatorlukları kurmuş Türkler, uzmanlaşmışlar bu
konuda. Kök Türklerde kağanlara has bir sembolmüş, bağdaş kurarak oturmak.
Alçaktan yükseğe doğru bir seyir izlemiş oturma biçimi, tarih boyunca.
Düz ovalar mesken tutulup şehirleştikçe kaba etlerini yerden kaldırıp yukarıya
koymaya başlamış insanlar. Çadırlardan çıkıp pencereli evler inşa etmeye ve bu
pencerelere yakın yerlere sedirler koymaya başlamışlar, oturmak ve gerektiğinde
uzanıp yatmak amacıyla.
İnsanlar yükseklere oturmaya başlasalar da, bağdaş kurup yere oturmak sembolik
değerini hiç kaybetmemiş. Sağlam bir yer edinmeyi ve buradan kaynaklanan bir
özgüveni ifade ediyor, yere bağdaş kurup oturmak.
Bağdaş kurup oturmak Amerika’nın kuzeyinde yaşayan asıl yerli Kızılderililere
atfediliyor, ama güneyinde Alaska tarafında yaşayan, Eskimo denilen Sibirya kökenli
yerlilere yakıştırılmıyor.
Evet, Asyalı bir gelenek olan bağdaş kurup oturmak, Asya’dan Amerika’ya taşınmış
insanlarla birlikte anılmıyor.
Çünkü “kaba “eti” koymak için bir yer lazım. Her taraf buz! Nereye koyacaksın?!
Ama kuzeydeki Kızılderililere yakıştırılıyor, bağdaş kurup oturmak.
Çünkü Asyalılar gibi, kaba etlerini koyup oturacak bir yerleri, toprakları var onların.
Tolstoy’un "Türkler gibi bağdaş kurarak, ıslak otların üstüne oturmuştu" sözünde de
görüldüğü gibi, bağdaş kurup oturmanın patentini elinde bulunduran Türkler hayatın
uygun gördükleri her alanında kullanmışlar oturmak fiilini.
Yeter ki bir sağlamlık, eşitlik, yerli yerine oturtma, denge ifade etsin…
Bir sandalyenin, merdivenin ayaklarını yere sağlam bastırmak anlamında “oturtmak”,
bir parçayı yerine uydurmak anlamında “oturtmak”, birini, bir şeyi yere düşürmek
anlamında “oturtmak” vb.
Misafirliğe oturmaya gidilir, misafir davet edilir oturulur…
Onlar bu şehirde oturuyorlar. Biz bu evde oturuyoruz. Padişah tahtta oturuyor…
Türkçede bir (yerde) yaşıyor olmanın adıdır, oturmak!
Her ne kadar “oturup durmak” gibi hiçbir iş yapmamak şeklinde bir anlamı olsa da…
(Selim ÖZGÜL)
Selim Özgül kimdir : 1957 yılında Doğu Çukurova da Osmaniye’de doğan bir Güneyli . Başka ülkelerde basılan pek çok anlamlı kitapları dilimize çevirerek basılmasını sağlayan bir çevirmen. Afilli Kalem adlı mizah, politika ve kültür kokan kitabında yazarıdır. Çoğu Çukurovalı gibi Türkçeyi çok iyi kullanan bir yazar. Ülke gerçeklerine duyarlı olan ve bu yüzden yıllarca sıkıntıya sokulan , yıllarca cezaevinde tutulan bir sosyalist yurtsever.