ASMA KABAĞININ KADERİ DALINDAN KOPTUKTAN SONRA ŞEKİLLENİR
Selim Özgül
Geçmişinin insanlık tarihi kadar eski olduğu söylenir asma kabağının. Bizde “kernip” denirdi
onun adına. Kimi yerlerde de “kernep” diye bilinirmiş.
Aslolan, içinin boş olmasıdır kernibin.
Kernibin boşluğuna hep muhtaç olmuş insanoğlu. Fakat kötüye de yormuştur onun en büyük
özelliği olan içinin boşluğunu.
“Kernip kafalı” demiştir mesela.
“Yemek yediğin kaba laf etme” sözü de ta o zamanlar söylenmiş olsa gerek!
Çünkü boşluğundan yararlanıp yemek kabı olarak kullanmış insanlar, kernibi. Su da içmişler
içinden.
“Su gibi aziz olasın!” diyerek suya güzelleme yapan insanlar nedense su kabı konusunda bir
çift lafı esirgemişler.
Aleyhinde hikâyeler de anlatmış insanlar asma kabağı da denilen kernibin.
Şöyle anımsatmıştım o hikâyelerden birini ben bir yazımda.
“…tersi bir iddia, uzunca bir kavak ağacının dibinde filizlenip yukarıya doğru yol alırken,
Kavak kardeş, bak görüyorsun, ben senin yıllarca uğraşarak geldiğin yerlere göz açıp
kapayıncaya kadar kısa bir zamanda geliyorum, diyen asma kabağının şişinmesinden
öteye gitmez.”
Kernibin kaderi çıkarken değil, çıktığı yerden düştükten sonra şekillenir aslında.
Benim çocukluğumda bebekler ve çocuklar için yüzme simitleri, yüzme kollukları, yüzme
yelekleri yoktu daha. İçine kernip koyduğumuz çarşı pazar filelerinin birini bir yanımıza
diğerini öteki yanımıza alarak girerdik suya. Yüzme aracıydı, kernip!
“Madem yüzme bilmiyordun niye çıktın kavağa” şeklinde bir söz söyler insanlar, mantık
içermemenin âlâsı olarak.
Kavak ağacının tepesinden düşen kernip sayesinde yüzme öğrenmiştir sayısız insan.
Kavağa da çıkar, suya da girer kernip.
Tarih boyunca beslenme ve şifa amaçlı kullanımı dışında boşluğu yeme içme kabı, yüzme
aracı olarak iş gören kernip bir konuda daha çok işe yaramıştı. Benim çocukluğumda köy
evlerinin tuvaletlerinin fiziki yapısı bir açık alana kazılmış sığ bir kuyu ve onun üstüne
uzatılmış iki kalastan ibaretti. O tuvaletlerin olmazsa olmazı da içi su dolu yirmi kiloluk bir
katı yağ tenekesiydi. Kernip de o tenekelerin içinden eksik olmayan, bugünkü maşrapa
niyetine kullanılan bir su kabıydı.
Tarihi insanlık kadar eski olan kernip, boşluğuyla, boş ya da dolu ayrımı yapmadan
insanoğluna insanın kendisinden daha fedakâr davranmış, daha vefalı olmuştur.
Boşluğuyla dolu dolu hizmetler sunmuş kernibe hele de boş insanların bir söz söylemesi
mümkün mü?! Kernip kafalı! Böyle bir şey adil mi?! Büyük haksızlık! (Selim ÖZGÜL)

Resim — 1

Resim – 2
Su kabağı oldukça çok çeşitli büyüklükte ve şekilde olur. İçinin boş olduğunu söylemiştik. Bu çeşitli kabaklar kurur, sertleşir. Bunlar bu üstte iki resimde görüldüğü gibi üst tarafından delik açılır, içinde ki çekirdekler çıkarılır , temizlenir. İçine pınarlardan su doldurulur ve açılan deliklerden parmaklar sokularak tutulur, taşınır. Eğer kabaklar çok büyük değilse her elin parmaklarına ikişer kabak alınarak dört kabak su taşınabilinir.
Ayrıca bu kabakların sapları ince olanı vardır. Yazımızda söylediğimiz gibi kalın kısmından bir boşluk açılarak maşraba yerine kullanılır.

Resim – 3 – Bu kabaklar taze iken içi boştur ama gene de bir kalınlığı , etliliği vardır. İşte bu su kabakları taze iken doğranır bildiğiniz kabak yemeği olarak pişirilir ve yenir. Ayrıca bir biçim doğranarak yağda kızartılıpta yenebilir.

Resim – 4 – Çeşitli şekillerde ki bu kabaklar, yemek kabları olarakta kullanılır. Çeşitli çarbalar gibi. Gene kalın kısmından açılan deliklerden içine tuz , pul biber vb konur, ince tarafından kaplık- raflara asılır ve mutfak aracı olarak kullanılır.

Resim – 5 – Süs eşyası olarakta kullanılır.
Resim – 6 – süs ve kullanım eşyası olarak kullanılan kabaklar.

Resim – 7 — Su kabaklarından oldukça çeşitli kabak kemane müzik çalgısı yapılır.
Kabak kemane, Türk halk müziği‘ndeki telli, yaylı ve deri kapaklı sazların tek örneğidir. Kökeni Orta Asya‘ya dayanmaktadır. Kabak kemane, Türkiye’nin çok yerinde çalınır ve bazen de farklı adla söylenir.
Bu kabaklar doğada özel olarak yetiştirileceği gibi kendiliğinden çok sayıda yetişebilir, hele de sulak alanlarda.
İnsanlar çok eskiden beri çok farklı alanlarda kullanmıştır. Su kabaklarını.
Selim Özgül
Selim Özgül kimdir : 1957 yılında Doğu Çukurova da Osmaniye’de doğan bir Güneyli . Başka ülkelerde basılan pek çok anlamlı kitapları dilimize çevirerek basılmasını sağlayan bir çevirmen. Afilli Kalem adlı mizah, politika ve kültür kokan kitabında yazarıdır. Çoğu Çukurovalı gibi Türkçeyi çok iyi kullanan bir yazar. Ülke gerçeklerine duyarlı olan ve bu yüzden yıllarca sıkıntıya sokulan , yıllarca cezaevinde tutulan bir sosyalist yurtsever.