TAHTACILAR MAKTADA KESİMDE (*)
Celal Necati Üçyıldız
İnançlarını özgürce yaşamak isteyen Anadolu insanı kendini dağlara vurdular. Dağ
başlarında , orman içlerinde dağların tepesinde kurdukları çardak, çadır da yaşam
başladı.
Gavur dağlarının öte yüzü, beri yüzü derken, bir baktılar “Girit, balkanlar, ya da Kıbrıs
a gideceksiniz “dediler. Gidenler gitti, kalanlar Alanya, Aydın illerine kaçtılar. Orada
da kendilerini dağların başında buldular. Bir baktılar ; orman kesmek, kütüğü tahtaya
dönüştürmek için onu biçmek. İçlerinde ustalar çıktı. Oklava, senit, şiş derken, ermeni
ustalardan marangozluk da öğrendiler. Evleri işlediler, dolaplar, kapı, pencere derken
birer usta oldular. Bazı yerlerde onlara Tahtacıların piri kabul ettiği Habip Nacar ‘ın
adına Nacarlar dediler.
19.y.y. Süveyş Kanalı yapım işi başlayınca, Alanya, Taşucu/İskele , Tarsus, Karataş
limanlarından orman emvalleri gemilerle ile taşındı. O dönemin orman tekeli elinde
olan Osmanlı Hacı Paşaları onları oldukları yerden getirdiler. İş verdiler. Ekmek
verdiler, aş verdiler.
Cumhuriyet ile birlikte Türkiye İş Bankası adına bile çalıştılar. Kesim işi bitince de
geldikleri yerlere gidip, yerleştiler. Konar , göçerlik bitti. Tarıma , marangozluk,
hızarcılık derken ormanda işler bitti. Çocuklarını okula gönderdiler. Ormancı, avukat ,
doktor oldu. Kimisi emekli oldu, yine ormanın yolunu tuttu. Geçim sıkıntısı, orman ,
dağ özlemi hep öne çıktı.
Ama hala ana, ata mesleği orman işçiliği, ya da Tahtacı lığı devam ettirenler var.
Fazla değil, 30 yıl önce orman da yaşam başka idi, şimdiler de başka, başka oldu.
Mersin de araştırmacı, belgesel yapımcısı dostumuz Onur Erdoğan ile ormanda
kesim yapan tahtacıları ziyaret ettik. Silifke Gökbelen köyü yakınlarında İmambekirli
Kale Dibi yöresinde onları kesim yaparken bulduk.
Kesim yerinde çadır, çardak yoktu. Onlar her gün sabah erken kalkıyorlar, bir araca
binip kesim yerlerine geliyorlar. “ bismillah “ deyip, bıçkı motoru çalışmaya başlıyor.
Gün ikindi olunca dönüş başlıyor. Eh evden işlik 50 km . olsun. Gidip, geliyorlar.
Sorduk;
“ Kadınlarınız nerede ? “
- Onlar sosyete oldular, artık dağa gelmiyorlar. “
Erken hazırlanan azıklar ile ormana geliyorlar. Makta da damgalanan ağaçları bıçkı
motoru ile kesiyorlar, artık katırın yerini traktör almış . ikisi kesiyor, birisi yüklüyor,
birisi yol kenarına götürüp ster ediyor.
Ağaçların önce dalları kesiliyor, “yandaki büyüyen ağaç aman zarar görmesin “
diyorlar.
Biz yanlarına gelince motorlar durdu. Biraz soluklandılar. Söyleşimiz devam etti.
Geçmişten geleceğe doğru adım, adım yürüdük, ne idik, ne olduk.
Ormana kesim e giderken katırlar, sarılan yükler, kadınlar en önde. Kesilen tomruğu
omuzlayıp giden kadınlar. Kol astarın bir ucundan tutan kızlar, kadınlar.
Aşık Ali İzzet Özkan onları görünce bir türkü yakar.
“ Tahtacı Güzeli, orman gelini
Çek bıçkını dağlar sesindir. “
Orman da imece vardır. İşi bitenler, işi geride kalanlara yardım eder. Hele tahtacı
ikrar verip musahip olmuşsa, onun arkası yere gelmez. Birinin yetmediği yerde diğer
koşar yardımına.
Söyleşi sonrası ortaya çıkan notlarımız :
- Artık atalarımızın anlattığı gibi aylarca süren iş yok. Orman işletmesi, bir yanık
sahası, ya da burada gördüğümüz gibi seyrekleştirme işi varsa bizi çağırıp iş
veriyor. Yaptığımız kereste, orman emvalini yolun kenarına diziyoruz. Ster
oluyor. Ölçüyorlar, paramızı veriyorlar. Alıştık ya, orman havası bizi ormana
çekiyor. Sağlıklı şekilde çalışmak. Artık kadınlarımız gelmiyor. Onlar evde
çocuklara bakıyor, onları okula gönderiyor. - Bir de emekli olmuşsak, burada yetmeyen yer e iş yapıyoruz. Devlet e iş
yapıyoruz , ama sosyal güvencemiz yok. Bir araya gelmek için orman işçileri
derneği kurduk. - Dağda , orman da olunca olduğumuz yerde geleneklerimizi unutuyoruz.
Düğünlerde önemli günlerimizde yaşatmaya çalışıyoruz. Artık dedemiz
gelmiyor. İçimizdeki DEDE çocukları onların mirasını ileri taşmıyorlar. - Aydın yöresinden bu dağlara gelmişiz, yıllarca Torosların tepesinde çalışmışız,
hala çalışmaya devam ediyoruz. Devletten bir şey istiyoruz. Bize bir güvenlik
şemsiyesi kursunlar. Orman işi tüccar yerine bize versin. Biz ağacı biliyoruz.
Ağaçta bizi bilir. Biz kardeş gibiyiz. Onlara bakarız, seyrekleştirip, ağaçsız
kalan yerlere dikim de yaparız. Biz bu mesleği atalarımızdan öğrendik. - 1978 yılında orman köylerini kalkındırma yasası ile kesim işlerini o köy lere
verdiler. Çakma tahtacılar çıktı. Onlar ormanı bilinçsizce kestiler. Karadeniz de
Marmara da tüccarlar var. Onlar ormanı satın alıp, kesim yaptırıyorlar. Bir
çoğumuz oraya gidiyoruz. Aylarca çalışıp, kış aylarında evimize geliyoruz.
Orman da her geçen günde iş kazaları oluyor. Yakınlarımız tomruk altında
kalıyor. - Biz Aydınlıyız ya, inanç ocağımız Hacı Emirli . artık Aydından dedelerimiz
gelmez oldu. Yolumuzu ana, atadan gördüğümüz kadar devam ettiriyoruz.
Mahallemize bir cem evi yapıldı. Bundan sonra orada inançlarımızı yerine
getireceğiz.
Silifke Say Ağzı ‘ ndan maktaya çalışmaya gelen tahtacılardan ; Zeki Koca, Ali
Koca – İbrahim Çetin -İsmail Kayret ile evlerinden getirdikleri azıklarla , öğle
yemeğini birlikte yiyip, onları işlikleri ile baş başa bırakıyoruz. Onur Erdoğan
dostumuz Tahtacı Belgeselini tamamladığında onların yaşamlarını hep birlikte
göreceğiz.
Gazi Antep’ten, Çanakkale ye kadar uzanan dağlık kesimde ve dağların
eteklerinde yaşamaya devam eden yaklaşık bir milyon tahtacının çalışanlarına
ORMAN KUR gibi bir sosyal güvenlik şemsiyesi, ormanda kesim işi alabilmesi
için bir ORMAN BİRLİĞİ kurmak da devletin işi olmalı. Bir yasa ile asırlardır
ormana sahip çıkan TAHTACILAR a sahip çıkma zamanı geldi.
(*) Tahtacılarda orman da kesim alanına MAKDA denir.
Not : resimler için Onur Erdoğan ‘a teşekkürler
Celal Necati ÜÇYILDIZ- Halk Bilimi Araştırmacısı
(Araştırmacı- Yazar )
celalucyildiz@gmail.com
05426340492
SİLİFKE- MERSİN - Tahtacılardan resimler : Bir altta ki resim , tahtacıların çalışkan kızlarından birisi.
- 2. resim , tahtacılar yaptıkları kütükleri metre küp olarak hesaplamaları için özel gurupluyorlar
- 3. resim , Tahtacı erkeklerin çektikleri çileler tam anlamıyla gözüküyor.


