Yazarlar-Konular

MODA GARININ KONAĞI

Celal Necati Üçyıldız

Bir zamanlar Silifke say mahallesinde bir Kadını yaşamış. Tepenin başına iki katlı bir ev

yaptırmış. Alta mutfak, kiler, üstte iki odalı bir ev. Çok şık giyinir, hoş sohbeti ve güzel

sesi ile dinleyeni büyülermiş. Hatırı sayılı dostları gelirler, yemekler hazırlanır, sonra

duvarda asıllı duran cümbüşü eline alır çalıp söylemeye başlarmış.

Gündüzleri Kemeneci Hüseyin, Topak Mustafa yanına gelir, kendi aralarında çalıp

söylerlermiş. Onlara zaman , zaman karşı mahalleden Mehmet Emin katılırmış. Onun

yanında o da cümbüş çalmayı öğrenmiş. Gün olmuş başka çocuklar da gelmiş, orası bir

müzik okulu gibi olmuş. Mara dan, Sarı Aydın, Tabur Elli den arkadaşları ile kendi

aralarında meşk etmişler. Topal Şıh GOCA gelince günlerce evinde misafir kalırmış.

Küçük Karacaoğlan dan öğrendiği türküleri şarkıları ona öğretmiş. Gelen konuklar o uzun

havalar, oturak havaları nı dinledikçe coşarlar, oyuna kalkarlarmış. Avenizde Geldim

türküsü, Gelin Ayşe’m, Portakal Zeybeği, Yayla Tolları, Yayla nın Suyu, sonra Kıbrıs

zeybeği, Kıbrıs tan gelen dostlarından çok şarkılar öğrenmiş, gün olmuş yaylaya gitmiş.

Küçük Karacaoğlan nın yanında kalmış.

bir akşam ermeni bir usta gelir, hoş muhabbet , derken, ocak başına kabartma

yapıvermiş. Moda

Garı bir konuğunun eline ibrikle su döker, omzunda havlu hazırdır. Günlerce bu hediye

konuşulmuş.

Bir başka bir konuk gelir, ocaktaki kabartmayı görünce :

“ Aman nasıl da yapmış hele?”

Ocaklık yüzündeki kabartma ortadan çatlamış. Moda Garı Kızmış.

“ Adı batasıca, nazarın değdi. Ortadan çatlattın hoynu .” diyerek onu kapı dışarı etmiş.

Moda Garı’ nın giysileri, al ipek, basmalar Mardin den, Diyar Bekir den gelirmiş.

Oralardan hatırı sayılır dostları ona hediye getirirlermiş. Gelen konuklar gelirler, yerler

içerler, türküler, şarkılar dinlemişler. Giderken bir küpe altın, sikke, gönlülerinden ne

koparsa atıyorlarmış.

Bir akşam Kayserili Mara dan dostları gelmiş. Hoş muhabbet;

Yemekler yenmiş, içilmiş, sazlar duvardan bir türlü indirilmemiş. Bir suskunluk olmuş.

Konuklardan birisi:

“ Ölü evine mi geldik? “

Moda Garı :

“ bu gün ben den hayır yok. Siz çalıp, siz söyleyeceksiniz “ demiş.

Duvarda asılı duran , cümbüşü birisi almış eline; evirmiş, çevirmiş, iyice bakmış:

“ Bu saz ağlıyor “ demiş. Diğer birisi almış eline , bakmış.

“ Cümbüş ten sanki sular damlıyor. “

Mara dan Orhan Ağa ;

“ Anladım , bu evin damı akıyor, bu gün gidelim. Yarın damın üstünü yaptıralım. “ o

akşam herkes evine gider. Bir gün sonra iki üç usta gelir, evin üstünün toprakları

temizlenir, mertek üstündeki tahtalar yeniden çakılır, çam pürleri döşenir, at arabası ile

ovadan getirilen çorak toprak serilir. Üzerine bir de tuz atarlar. Dam yuvağı ile güzelce

yuvulur. Taşlar ın üstüne gez atılır. Beyaz kireç ile boyanır. O günden sonra Moda

Garının evi , Moda Garı nın Konağı olur. Günlerce bu tamir işi konuşulur. Mara’dan

gelenler Akyokuş’a gelince Say mahallesinde Moda Garının konağının parladığını

görürler.

Birkaç gün sonra Orhan Ağa dostları ie gelir. Sofralar kurulur. Rakılar, Mara dan gelen

şarap küpleri açılır. Hoş sohbet derken, Moda Harı cümbüşü alır eline;

“ Bakın artık cümbüş ağlamıyor. Yakup Ağa nın emeklerine sağlık, kesesine bereket

versin. “

Orhan Ağa, böbürlenir, sevinir.

“ Dolsun bardaklar, açılsın kapılar, gönül kapısı şen olsun. Yaptığımız hizmet ne ola ki;

senin kurduğun gönül köprüsü, Anadolu Boz kırı ile Rum diyarı güzel kaynaşmış. İçelim ,

çalsın sazlar, türkülerimizi çığıralım. “

Hep birlikte kadehler kalkar.

“ Orhan Ağa’ nın şerefine”

“ Moda Garı nın şerefine “

Moda Garı eline cümbüşü alır. Topak Mustafa da yanında kemanesini alır. Çalıp

söylemeye başlarlar.

Moda Garı’ nın evinde türküler hep birlikte söylenir. Sabah gün doğuncaya kadar

muhabbet devam eder. Tekir üstünden güneş doğarken , herkes geldiği yere gider. Moda

Garı onları tek, tek uğurlar. Arkalarından su döker. O gün kimse atı arabası ile gitmez.

Aşağı doğru koşarcasına inerler. Hiç kimse sallanmaz, dim , dik aşağı koşarcasına

giderler.

“ Bakın Allah’ın işine, muhabbet olunca, ne güzel oluyor. Herkes mutlu. Herkes umutlu,

evlerine sevgi yumağı götürüyorlar. “

O günden sonra her gelen mutluluk sepetinden bir demet güzellik götürmüşler. Bir sevda

ateşi, Say Mahallesi tepesinden yayılmış. Gün olmuş yaylalara gitmişler. Akyokuş u

dolanmışlar. Kerem olmuş, Gökbelen i dolaşmışlar. Kayrak tan geçip soğuk sular

içmişler.

“ Anamur yolları kayrak çakıllı “

Kurtuluş savaşı, Rumlar Ermeniler Silifke den gitmişler. Moda Garı’nın dostları gelmez

olmuş. Evini yakın dostu bildiği Mehmet – Durdu Şık Şık dostlarına satmış. Onların

çocukları olmuş, beslemeleri Leyla yı Anamur lu Ali Tekin ile evlendirmiş. Ona evlerinin

önünde bir ev yaptırmış. Onlarda hak ka yürüyünce bir süre ev bakımsız kalmış. Moda

Garının Konağı gariban eve dönmüş. çocukları evi paylaşamamışlar. İş mahkemelik

olmuş, konak satışa çıkmış. Tahsildar Duran ;

“ Aman doğru dürüst komşu gelsin” demiş. Kirada oturan çok sevdiği dostu Berber Hızır

a ;

“ Hızır’ ım gel bu evi sana alalım “ demiş. Berber Hızır köydeki evini, tarla, bahçesini

satmış, ihaleden 3.500 liraya evi satın almış.

Köydeki evin kapısının birisi yukarı eve takılmış. Zeynel usta, Rıza Çavuş birer kapı

yapıvermiş, sıva yapmışlar. , Kulakçı Süleyman, tahta üstüne beton dökmüş, Berber

Hızır kiradaki oturduğu Keleş ‘in evinden taşınıvermiş. Konu , komşu el vermişler, hep

birlikte taşımışlar. Yerleştirmişler. Pencere açalım demişler, uzun , uzun kesme taşları bir

uçtan, bir uca döşemişler. İki metre, üç metre uzun kesme taşlar. Sıvaların altında bir

tarih yatıyor. Sanki su kanalı geçmiş gibi. Alt evde küçük bir pencere, üst evde küçük bir

pencere…duvarlara dokunmak mümkün olmamış.

Evin altında in i kazmışlar. Bir mezar çıkmış. İçinde kemikler ve , tarihi kupalar çıkmaya

başlamış. Büyük oğlan , müze gönüllüsü Mehmet Belen Öğretmenine ,

“ Bizim evde kazı var. Mezar çıktı “ demiş. İki jandarma , müze görevlileri gelmişler.

Çıkan tarihi taşları, süs eşyalarını ; götürüp gitmişler. İşbirliği deyip, ceza işlemi

yapmamışlar.

O günden sonra Moda garını kayıp altınlarını çok arayan olmuş. Ama daha bulan yok.

Evin altındaki in en az üç kere kazılmış. Ama altınları bulan olmamış.

Sonra Defineciler gelmiş, alet ile aramışlar. İkinci kattaki Ustanın yaptığı Ocaklık

üstündeki Kabartma ya bakmışlar, işaret aramışlar yok.

Şimdilerde Moda Garının evi boş. Berber Hızır , Tahsildar Duran ile öbür dünya da

dostlukları devam ediyor olmalı. Ama hep hayallerde Moda Garının altınları.

Döndü usta ya da Berber Garı da oturmaz olmuş. Artık Çocuklarının yanında. Ektiği dut u

gelen geçen yiyor, onları anıyorlar. Say mahallesinde tüm evler tarih kokuyor. Açık hava

müzesi olmak üzere kazı yapılırsa, Moda Garını altınları, hazineler ortaya çıkar mı

bilmem .

NOT : Fotoğraflar için Nevzat ÜÇYILDIZ’a teşekkürler.

Celal Necati ÜÇYILDIZ
Halk Bilimi Araştırmacısı
(Araştırmacı- Yazar )
celalucyildiz@gmail.com
05426340492
SİLİFKE- MERSİN

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir