ARKADAŞ ISLIKLARI
Rıza Aydın
Orhan Kemal’in ARKADAŞ ISLIKLARI adlı romanı Adana’da geçer. Roman ıslıklar çalarak anlaşan bir mahallenin çocukluklarını anlatır.
Biz Adana’da aynen öyle bir hayat yaşayan arkadaşlardık; ama bir yanımızda da Adana’nın kabadayı kültürü vardı. Her şeyi “ti” ye alan şen şakrak çocuklardık.
Sonra bizim o arkadaş gurubumuz olduğu gibi gönlünü sola verip devrimci oldu; o şamatacı, o gırgırcı, her şeyi “ti” ye alan arkadaş gurubu olarak, devrimci mücadeleye gider, afiş asar, yazılamalar yapardık. Bu işleri yaparken sokak başlarına “erketeler” bırakırdık. Sokak başlarına gözcü olarak bıraktığımız erketeler, durumu kolaçan eder, gelişen duruma göre, değişik ıslıklar çalarak durumdan bizi haberdar ederlerdi; aynen o romanda olduğu gibi ıslıklarla anlaşırdık; polis tehlikesinin ıslığı ayrı, faşist tehlikesinin ıslığı ayrı olurdu, bizim ıslıklarla, kaş göz işaretiyle anlaşan, kendi kendimize has, böylesi özel bir iletişim dilimiz vardı.
Halk yani mahalleli de bizim bu halinizi severdi; sevimli çocuklardık yani. Biz Adana Kabadayılarına has tavrımızla, “hükmü şahsiyetimizin geçtiği dayreyi mekan içinde, eroin, esrar işi gibi ahlaka mugayir işler yapmaz, yapılmasınada asla müsade etmezdik”. Bizim hükmü şahsiyetimizin geçtiği dayreyi mekan içinde, hırsızlık yapan, mahallenin karısına kızına musallat olanlar olursa, onları lisanı münasiple bir defaya mahsus olmak üzere uyarırdık; “hani ya günah bizden gitsin” diye.
Sonra bu arkadaş gurubu olarak sosyalist harekete katıldık.
Her şey güzeldi, moralimiz acayip, keyfimiz gıcırdı. Polis baskısı, faşistlerin sıkıntısı vız gelip tırıs gidiyordu bize. Islıklar çalıp, Ruhi Su’nun türkülerini mırıldanarak, sokak yazılamasına çıkar, gizliden gizliye çalışmalar yürütüyorduk. Belki bu gayri ciddi tavrımızdan dolayı poliste bizi ciddiye almazdı ama biz önemli işler yapar olmuştuk.
Sonra.
Sonra ne olduysa oldu, yukardan aşağıya sol bölünmeye başladı, soldaki bu bölünmeye bağlı olarak biz de bölündük, yukarda örgütler birbirleri ile sol içi idişip, didişmeye başladılar, biz de o güzel arkadaşlığımızı unutup, birbirimizi dövmeye, hatta öldürmeye başladık. Bu süreçte bizi de artık yukardan gelen örgüt kadroları yönetiyordu, insiyatifi kendi elimizle merkezden gelenlere devretmiştik.
İşte ne olduysa bundan Sonra oldu.
Birden bire hayatımızın tılısımı bozuldu, devrimciler olarak halkın gözünden düşmeye başladık, bizimde moral değerleriniz çöktü.
Bence bizim 12 Eylül darbecilerine psikolojik olarak yenilmemizin altında yatan asıl ruh hali budur; bence biz işte bu yüzden, 12 Eylül gelmeden çok önce yenilmiştik zaten.
Hiç unutamam, Camal Altınbulduk, sol bir gurup tarafından öldürüldüğünde Adana askeri cezaevinde yatıyordum. Annemle beraber görüşüme gelen mahallenin kadınları, “Rıza çocuklarımızın solcu olmasına sen sebep oldun, bu başımıza gelen garabet nedir, biz şimdi kimi lanetleyip, kime beddua edeceğiz?” dediler. Bu bana yapılan ilginç bir sitemdi.
Hayatımda cevabını veremediğim tek soru budur.
Bu benim hayatımın dramıdır.
Rûhumun dinmeyen sızısıdır
İşte bunların romanı yazılıp, bunların filmi çekilsin istiyorum.
Orhan Kemal’in, Arkadaş ıslıkları romanında böyle ıslıklarla anlaşan iki genç bir birini severler, sonunda oğlan kızı kaçırır. Bu maceralı evlilik hayatlarında başlarından bir sürü uhuvvet vari sıkıntılar geçip, ayrılır, birbirlerini göremez olurlar. Romanın sonunda bir gün, yaşlanan bizim oğlan bir şehirde gezerken aniden o çocuklu aşkı olan kadınla karşılaşır. Kadın kendisi gibi evlenip, eşinden ayrılmış biriyle evlenmiş, çoluğa çocuğa karışmıştır. Biraz sohbet ettikten sonra, kadın ayrılıp giderken, döner bizim oğlana der ki, dünyaya bir daha gelsem bu hayatı yine de yaşardım der. Hayatımızın romanı gibi olan bu romandaki kadın gibi ben de her şeye, çektiğim bunca sıkıntıya rağmen aynı şeyi söylüyorum; dünyaya bir daha gelsem aynı hayatı yaşardım. Benden selam olsun bütün aşklarıma.
Aşk İle
Ali Rıza Aydın kimdir : 1956 yılında Şarkışla’nın Emlek bِölgesine bağlı Kaymak köِyünde doğdu. Köِyde okul olmadığı için, ilk önce babasından eski yazı denilen Osmanlı elifbası ile okumayı öğrendi. 1967 yılında köِye okul yapılınca okula kaydolup, ilkokulu 4 yılda bitirdi. Okumak için geldiği Adana’da sosyalist gençlik hareketi içinde bir militan olarak bulundu. 1977 yılında Adana’da kurulan “Çukurova Devrimci Gençlik Derneği’nin” başkanlığını üslendi. Sosyalist bir militan olarak, defalarca gِözaltına alındı, hapse girdi, işkencelerden geçti, sürgün cezası yaşadı, aşkı da acısını da tattı. Ona sorarsan o, “Devrimci olmanın kahrını da, onurunu da yoldaşları ile paylaştı, hissesine düşeni gani gani yaşadı.” Yaşanılan süreçler hakkında önlerine gelen, gündemlerinde olan sorunlar hakkında sayısız makale, mektup, bildiri yazdı; yurt içinde, yurt dışında konferanslar verdi. 3 ile 5 Ekim 2013 tarihinde Bingöl üniversitesi’nin düzenlediği, “Geçmişten Günümüze Alevilik” başlıklı Sempozyuma sunduğu, “Kadıncık üzerine Tefekkür” adlı tezi, Hünkâr Hacı Bektaş Veli Vakfı’nın Serçeşme Yayınevince kitap olarak yayınlandı. Aynı yayınevinde “İslam’da TERMİDOR” ile “Alevi Edebiyatında Nusayrı” adlı kitaplarını yayımladı. “Anadolu Tarihinin Gizlenen Yanı”, “Phantom Pain”, “üstüne Yol Uğrayınca – Bir Devrimcinin Hatıratı” adlı kitapları yayımlandı. “Sol üzerine Tefekkür” isimli eseri okurla buluşturan yayınevimiz, yazarın “Çelebiler Zamanı” adlı eserini yayıma sunmaktadır.