Yazarlar-Konular

YUKARI ÇUKUROVADA CİNSELLİK:

Bekir Dağsever
Halk bilim – kültür akademi mizin , ‘Yerelde ki evrensel ‘ dergisi bana bir konuyu işlemem için ödev verdi : Adı üstün de görev bu :
 Elbette herkes için olduğu gibi benim için de edebiyat işçiliği zor. Ödevimiz kolay değil yani. Bu iş ayrıca deli cesareti de gerektirir. Bu sunum konusuna oltada yem görmüş sazan gibi atlayışım da bunu gösterir. İyi anlamadığım bir konuyu üslenmek…
Sorulacak sorular da şimdiden korkutuyor beni. 
Söze ne neresinden başlayacağımı bilemiyorum. En iyisi konunun tepesinden
başlamak. Belli mi olur, meselenin derinlerine indikçe dinleyiciler anlatacaklarımdan sıkılır, uyur, ben de oracıkta bu zor işten kaçar kurtulurum düşüncesi, aklımdan geçmiyor değil. 
İnsanlar geçmişe daima altın çağ olarak bakarlar. Eskiden ahlaklıydı, gençler
saygılıydı, cinsellik her yerde değildi.. gibi.
Gerçek şu ki, insan doğası hiçbir zaman değişmedi değişmeyecek de. Cinselliğin
daha az gösterişli olduğu dönemler olsaydı, o zaman bunlar cinsellik fırtınası tarihinin nadir durgunlukları olurdu. Bence bunların hepsi gerçek dışı. Cinsellik, geçmişte nasılsa günümüzde de aşağı yukarı aynı devam ediyor.
Geçmişten bazı örnekler sunmak istiyorum.

KASTABALA ( * ) HİTİTLERİNDE CİNSELLİK: 

Evlilik yasası nasıldı; evlilikler nasıl bir yasal anlaşmayla düzenlenirdi… Şöyle: Genelde damat ve ailesi gelinin ailesine evlenme teklifi ve bazı hediyelerle giderdi. Eğer gelinin ailesi hediyeyi kabul ederse, kızlarının evlenmesine söz vermiş olurlardı. Eğer kızın ailesi daha sonra kızlarını vermekten cayarlarsa, sadece ek ceza olmadan hediyeyi geri gönderirlerdi.
Nişanın yasal sözleşmesi hazırlandığında ve damat tarafı ‘kusata’ denilen başlık
parasını, kararlaştırılmış olan miktarıyla ödediğinde, nişanlanma kesinleşmiş sayılırdı. Zina yaparak cinsel suç işlemenin cezası ölümdü.

OSMANLI DÖNEMİNDE YUKARI ÇUKUROVA’DA CİNSELLİK: 

Osmanlılar zamanında yukarı Çukurova’da toplu nikâh ve toplu cenaze namazlarının kılındığı dönemler çok uzak değil. Seyyah denilen gezgin imamlar olurmuş. Bunlar zamanla köyleri gezerlermiş. Bu imamlardan biri bir köye geldiğinde yeni evlenenler (o zamana kadar nikahları kıyılmamış olanlar) toplanır, iki şahit alarak hocanın huzuruna gelir, geçmiş nikâhlarını kıydırırlarmış.
Ölüp de cenaze namazı kılınmadan toprağa verilenlerin de cenaze namazları yine topluca kılınırmış. ( Halis Açacak — Doğu Çukurova da Tecirli Türk kültürü- Yerelde ki evrensel dergisi. ( 1 ) )
Bu arada köylüler bazı hastalık ve afetlere karşı hocaya tuluk ve yannık (yayık)
getirirler hoca da verilen paraya göre getirilen tuluk ve yannıklara kurandan ayetler okur nefesiyle üfler onları doldururmuş. Bu dualardan zengin olanlar birkaç tuluk dua üflettirebilirmiş. Bunları da duruma göre hastaya veya afete karşı nefes nefes boşaltırlarmış.
Köyden yükünü tutmuş olarak ayrılan hocanın köyü çıkar çıkmaz soyulduğu da
olurmuş.

EDEBİYATTA CİNSELLİK

 Yazın sanatının hepsinde cinsellik vardır. Cinsellik olmazsa edebiyat da olmaz diye düşünenlerdenim. Edebiyat yaşama ilişkin her şeyi anlattığına göre, cinsellikte yaşamın önemlibir unsurudur. Söylencelerde, şiirlerde, manilerde, türkülerde, masallarda, fıkralarda, öykülerde, romanlarda, tarihi ve mitolojik kalıntılarda hatta atasözlerinde Bunların hepsinde az ya da çok cinsellik görülebilir.

KARACAOĞLAN ŞİİRLERİNDE CİNSELLİK:

 Karacaoğlan şiirlerinde göze çarpan en belirgin özelliktir bu. Halkımızın söyleyemediği, bastırmaya çalıştığı, söylemekten korkup utandığı, ayıp saydığı cinsel duygularını, müstehcenliğe, çirkinliğe, bayağılığa, kabalığa, basitliğe düşmeden, kadını, yalnızca cinsel bir araç gibi görerek, aşağılayarak değil yücelterek, güzelleştirerek, erotizmin gizemli çekiciliğiyle kucaklaştırmak Karacaoğlan’ın en iyi yaptığı bir iştir.
Doğumdan ölüme, mahpushaneden, sevmeye, kahramanlıktan doğaya kadar…
Aklınıza ne gelirse halk müziğinde cinsellik vardır. Böyle türkülere her yerde rastlamak mümkün.  Türkülerde nar-göbek-şeftali benzetmeleri ile kadının organları tarif edilir.
Ailelerin aşka izin vermediği dönemlerde insanlar, karşı cinse olan duygularını bu şekilde dile getirmişlerdir. Bunu en çok da Çukurova’nın efsane ozanı büyük
Karacaoğlan’ın eserlerinde görebiliriz.
Sevmeli güzeli övmeli değil, dizelerinde güzele dokunmadan ona övücü şiirler söylemenin gereksizliğini vurgular. Şehveti sonsuz bir yaşama sevinci ile birleştirir.
‘Tomurcuk memesin verdi ağzına — yorgunsun sevdiğim em dedi bana’ , ( 2 ) en açık cinselliği, uçarılığı, çapkınlığı içinde yaşadığı toplumun ahlak anlayışına ters düşmeden, yadırganmadan dışlanmadan yansıtmış; halkın hoşgörüsü ile uzlaşarak, onun gelenek, görenekleri dünyalarındaki bastırılmış cinsel arzuları bir kuyumcu ustalığıyla işlemiştir.

Karacaoğlan’dan iki dörtlük:

Bir çift güzel geçti bağlardan ağrı (*)
Taramış zülfünü etmiş tımarı
Ak göksün arası zemzem pınarı
İçsem öldürürler içmesem öldüm 
 
Sana derim sana ey koca Düldül
Çekildi yaylaya kalmadı bülbül
O yârin bahçesi menekşe sümbül
Kız koynunda yaz görünür gözüme

Bir de Dadaloğlu’dan: (Aşağıdaki dörtlüğün Dadaloğluna ait olabileceği çok
kuşkulu.)
 
Dadaloğlu der ki ben ne yapayım
Hangi din hak ise ona tapayım
Eğil de bir al yanaktan öpeyim
Beri dur ha nazlı dilber beri dur
 
Hadi Bir de DAĞSEVER’den:

Koynunda şeftali diri mi diri
Kaşlar ilam elif gözleri iri
Dişlemişe benzer çok harman yeri
Bizim Cöbeli’ye bir gelin geldi 

Anonimleşmeye yüz tutmuş kimi şiirlerden de örnekler verebiliriz.
Cumhuriyetin ilk yıllarında bir genç askere gider. Yakın bir arkadaşına memlekette olup bitenden havadis sorar. Arkadaşı olanı biteni bir bir anlatır ve askere içinde magazin haber olacak şu dörtlüğü yazar:

Bal yapar çalışan arı
Beklediğin harman yeri
İki parmak kıllı deri
Üç bin lira oldu gardaş (Anonim)

Kadının akşamları kocasından beklentisi olurmuş, herifine kur yaparmış. Ama
adam hep hastayım dermiş. Kadın şöyle dert yanmış:

Ağlayım mı gülüyüm mü?
 Mor saçımı yoluyum mu?
Her günde hasta oluyor
Boğulup ta öleyim mi? (Anonim)

SERBEST ŞİİRLERDEN de örnekler verebiliriz:

Çukur ’un yazında yangın
Yaz indi ovanın çukuruna
Kurtuldu kızların göbeği
Üşümekten
Üşümekten
Kurtuldu kızların göbeği
Yaz indi ovanın çukuruna
(Ali Ozanemre, Aşka Açık Unutulmuş Kapımız adlı şiir kitabından)( 3 )

Yüzünün pembe gül bahçelerinde
Gözlerin iki çeşmedir sebil
Gül mü dudaklarında açmış
Dudakların mı gülde
Hiç belli değil 
vb.

MANİLERDE
( Amanos Dağları ve etrafında yaygın söylenen maniler )

Aman aman bu sarık
Baştan aştı bu sarık
Kız memeni iyi doldur
Belki yolda susarık
 
Kendiri bıçakladım
Ucunu saçaklandım
Anasının yanında
Kızını kucakladım
 
Karatavuk kanadı
Üstüne kuş tünedi
Dişin dökülsün oğlan
Ağ memeler kanadı
 
Oğlanın adı Ömer
Belimi sıktı kemer
Acemi sülük gibi
Önce memeden emer

Halaylardaki türkülerde: “Dağlı” ve “Kırıkhan” oynarken söylenir:

Sarı gelin su doldurur
Eteğini yel kaldırır
Kurban olam sarı gelin
Seni bana kim kandırır
 
Çamdan sakız akıyor
Kız nişanlın bakıyor
Koynundaki memeler
Turunç olmuş kokuyor
 
Aman aman pambığım ( * )
Ataşına yandığım
Ağ memenin üstünde de
Tombalaklar döndüğüm
 
Ey hümbekler hümbekler
Hümbekleri kim bekler
Kızın gönlü olursa da
Kâh yürür kâh emekler
 
Aman aman karakız
Saçlarını tara kız
Baban beni bekçi tuttu
Koynundaki nara kız
 
Çoban sana gel mi dedim
Gel duvarı del mi dedim
Bir çift öpüş almayınan
Düş de damdan öl mü dedim( 5 )

FIKRALAR DA CİNSELLİK VARDIR: 

“Gerisi Golay” 
Düğünlerin üç gün üç gece sürdüğü, davetlilerin üç gün üç gece ağırlanıp gelini
indirmeden düğün evinden ayrılmadığı zamanlarda Karatepelinin biri düğün kurmuş. Havalar yağmurlu gidince de hem düğün sahibi hem de davetliler sıkıntılı anlar yaşamışlar. Gelin de komşu köyden getirilecekmiş. At arabaları koşulmuş; yağmur, çamur ve perişanlık içinde gelin eve getirilmiş, düğün bitmiş. Davetlilere son olarak sofra kurulmuş. Misafirler yemek yerken, damadın anası oğlunu çağırmış: Oğlum, baban olsaydı, emmi dayıya bu kadar zahmetlerinden ötürü bir’ ’sağ olun’ ’derdi; sen öksüz bir oğlansın. Yapılan iyiliğe karşı, ben kadınların göynünü aldım; sen de emmilerin göynünü alıver, demiş. Oğlan yüksekçe bir yere çıkmış; yemek yiyen misafirlere şöyle teşekkür etmiş:

-Emmiler! Yağmurda çamurda sersefil oldunuz, geldiniz. Sağ olun! Gelin eve geldi ya, gerisi kolay. Siz heç gaygı etmeyin. O işi ben halleder, gelinin hakkını avcına goyarım.’’ demiş.

“Hıstamdan Vazgeçmem”
Adamın birisi iki evliymiş (yani 2 karılı). Bir gün küçük hanımının yanında bir gün büyük hanımının yanında kalırmış. Günün birinde küçük hanım hastalanmış. Büyük hanımı demiş ki “Sen hastasın, adam bu gün de bende kalsın.” demiş. Küçüğü de,
“Hastaysam hastayım. Ben hıstamdan vazgeçmem bacım.” demiş.
(Fıkralar, Ferhat Şen’in ,  “Bizim Köyün Halleri” ( 4 ) adlı halk bilimi kitabından)

“Al Şu Amanatını”
Yazın yaylaya göçen Türkmenlerin esnaf kısmı hafta sonunu iple çekerler. Cumartesi öğle sonu oldu mu yaylanın yolunu tutarlarmış. Guruplar halinde yola çıkan kafile yolda şakalaşıp güle oynaya giderken biri Kadir İbrahim denen adama diyor ki:

  • İbrahim ağa bu akşam Teslime Ablam, istemeden verirse ne yaparsın?
  • Bir davar keserim ulan!
    Hemen birisi çalının ardından dolanıp kafile eve varmadan Kadir İbrahim’in karısı Teslime ablasını bulmuş. ‘Abla bugün İbrahim ağamın istemeden gönlünü edersen bize bir davar kesecek.’ demiş. Teslime abla, olur yavrum ondan kolay ne var demiş.
    Biraz sonra İbrahim Ağa gelmiş karısı eşeğin yükünü indirmiş. Eşeği beslemiş. İbrahim ağanın altına minderi atıp yastığını koymuş. Hal hatır sorduktan sonra, ‘ gün ışıkken, gözün görürken al şu amanatını’ , demiş.
    Sabah bakmışlar ki Kadir İbrahim davarı ardıcın dalına asmış, yüzüyor.
    (Ferhat Şen’in ‘Bizim Köyün Halleri’ adlı kitabından)

 DEYİM VE ATASÖZLERİNDE CİNSELLİK: 

Eli işte gözü oynaşta.( * )
Koca kıza sormuşlar bu çirkin adama niye vardın, babamın evinde bu da yoktu
demiş.
Dadandırma ( * ) kara gelin dadanırsa her gün gelir.
Demir tavında güzel çağında sevilir.
Al avradın Kalçalısını, doğursun çocuğun omçalısını ( * ).
Yükünü yerine yıkamamak.
Tavşanı yatağında yakalamak. vb.
Not : Bu konular çok , ancak burada bu kadar. Ayrıca , Doğu Çukurovada dedik bu olgular için , evet doğrudur ama bu ve buna benzer olgular ülkemizin çok yerinde de olabilir elbette.

Sözlük :
*Kastabala : Osmaniye’ye on iki km de, eski bir kent. Ta geç Hititliler zamanından beri günümüze kalan bir kent ve dini başşehir. Tarihi en az üç bin yıl ve dahada eskiye giden bir yerleşim ueri. Kastabala şu anda Çukurovanın Efes ‘i denilen görmelik bir kent sergisi.
*Tuluk: Keçi derisi tüm çıkarılır, terbiyelenir, tabaklanır. Tüm derinin ayak ve boyun kısmı bir iple bağlanır , içine pekmez, su vb sıvı şeyler konur .
*Ağrı : Acı, sızı nın yanında ‘ taraf ‘ demektir.
Pambık : Pamuk diye bilinen bitkinin Çukurovada söyleniş biçimi.

  • Oynaş ‘ : Gönül eylendirilen sevgili.
    Dadanma : Alışma, alıştırma.
  • Omça ‘ Kalçalarda ki ‘om ‘ kemiği. Kalça yani om kemiği sağlamca olanlar iyi çalışır, güçlü olur, güreşte başarılı olur.

Yararlanılan kaynaklar :
( 1 ) ( Halis Açacak — Doğu Çukurova da Tecirli Türk kültürü- Yerelde ki evrensel dergisi. )
( 2 ) Karacoğlan şiirleri.
( 3 ) Ali Ozanemre, Aşka Açık Unutulmuş Kapımız
( 4 ) Ferhat Şen’in ,  “Bizim Köyün Halleri”
( 5 ) Bekir Dağsever, Çitlinin el kitabı.

Bekir Dağsever kimdir : Osmaniye / Düziçi / Çitli köyü doğumlu ve yaşayanı. Ne zaman doğduğunu kendisi de bilmiyor. Bir elin parmakları kadar çocukları ve torunları da var. Düziçin de lise , Eskişehir Anadolu Üniversitesinde okudu. Emekli .
Halkbilim araştırıcısı ve derleyeni, öykücü ve özellikle şair. Bekir Dağsever için halkbilim araştırıcısı dedik ancak ; 14 kadar üniversiteyi bitiren genç araştırıcı Bekir Dağseveri araştırarak ya da onunla konuştuklarını yazarak ‘okul bitirme tezi ‘ yazarak diploma almışlardır. Başkaca dört kadar üniversite mezunu Bekir Dağseverle konuştuklarını mastır tezi yaparak yüksek lisans diploması almışlardır. Ve bir kişide gene Bekir Dağseverle çalışma yaparak, onu dinleyerek , dinlediklerini kaleme alarak Doktor ( doktora ) ünvanına kavuşmuştur.
Zamanını şu an Doğu Çukurova , Düziçi / Çitli köyünde ve de Çukurova kentlerinde dolaşarak geçiren bir halkbilim yaşayanıdır. Basılı pek çok kitapları vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir