Yazarlar-Konular

UNUTULMUŞ SÖZCÜKLER ve DİLİMİZ

Bekir Dağsever

Yazıma Gazi Mustafa Kemal’in bir sözüyle başlamak istiyorum. “Türk Milleti demek, Türk dili demektir. Türk dili Türk Milletinin kalbidir. Zihnidir” Bu Dilin önemini ifade eder.

Her ne kadar benim anlatım konum unutulmuş Türkçe sözcükler olsa da dil kirliliği, dilimize girmiş yabancı sözcükler, dilin yozlaşmaya gitmemesi için alınacak önlemlere değinmeden geçemeyeceğim. Kültür emperyalizminin ve sistemin bize dayattığı tüm olumsuzluklar doğaldır ki bizi de etkiliyor.

Kültürlerin gelecek kuşaklara aktarılmasında büyük bir görev üslenen dil toplumsallaşmaya da en önemli katkıyı sağlamaktadır. Dilini kaybeden toplum her şeyini kaybeder, düşüncesine ben de katılıyorum.

Bir düşünür diyor ki; “bir devletin her tarafını işgal eder ekonomisini askerini yok edersiniz fakat o milletin kültürünü ve dilini yok etmedikçe o milleti yok edemezsiniz “diyor. Kültür erimesinin bir türlü önüne geçilmiyor. Hani atalarımızın bir sözü var” Zararın neresinden dönersen orası kar”dır.

Bu günden tezi yok bir eğitim alt yapısı oluşturup çocuklarımızı yabancı dil sevdasından vazgeçirmeliyiz. Onları birer Türkçe sevdalısı yapmak başta anne babalara daha sonrada onları emanet ettiğimiz Türkçe öğretmenlerine ve tüm eğiticilere düşüyor.

Aslında bu görev Türkçe kullanan bütün bireylerindir. Kısaca hepimizindir. Çocuklara ana dilin her çeşit ana dilin onurlu olduğunu anlatmak ve uydurma kelimelerinde düşüklük soysuzluk olduğunu aşılamak gerek. Bu konu devletin önemli bir politikası olması gerekir. Görsel, işitsel yazılı her alanda duyarlı ve ciddi bir kamuoyu oluşturulmalıdır. Avrupa’nın Polonya ve Fransa gibi ülkelerinde dili koruma yasası var. Bu bizde de olamaz mı ki bana göre her milletin dili kutsal ve ulusal değerdedir.

Türkçemizin gelişmesi, zenginleşmesi dilde birliğin sağlanması, bilimsel ve sanatsal her oluşumda Türkçenin güzel kullanılması bir zorunluluk olmalı. RTÜK ahlakla ilgileniyor da neden dille ilgilenmiyor. Türkçeyi güzel kullanmayanları uyarmak bence sosyal bir haktır.

Türkçemizde sanki karşılığı yokmuş gibi iş yerlerindeki tabelalara ne demeli ya uyduruk Türkçe ya da ya da sömürü kültürüyle süslemelerden ekonomik kazanç sağlayanlara ne demeli. Bu konuda bazı yerel yönetimlerin ciddi çalışmaları olduğunu biliyoruz. Fakat bu yeterlimi. değil.

Bu kadar yozlaşmaya karşın geçmişte ve günümüzde Anadolu dil birliğinin ayakta kalmasında şair ve yazarlar Türk dilinin dünyaya tanıtılmasında yardımcı olmuşlardır. Olmaya da devam etmektedirler. Geçmiş yüz yıllarda yaşamış; Yunus Emre. Karacaoğlan, Köroğlu gibi ozanların katkısını hepimiz biliyoruz. Osmanlılar Arapçayı devlet dili, Farsçayı da edebiyat dili olmasından saray ve çevresinde Osmanlı dili diye bir dil ortaya çıkmıştır.

Yukarıda bahsedilen sözünü dudaktan gözünü budaktan esirgemeyen ozanlar olmasaydı şimdi ya acemleşir yâda Araplaşırdık. Yazı dili ile halkın dili birbirini anlayabilmeliler. Nasıl ki karanlığın gölgesi olmazsa eriyen dili, kültürün geri dönüşümü olmaz. 1998 verilerine göre dilimizdeki sözcük sayısının 75000 olduğu tespit edilmiştir. Bu rakama göre dil hazinesi olarak ne kadar zengin olduğumuz ortadadır. İçinde bulunduğumuz şu ortamda bir yozlaşma cümle işlerinden kelimeleri seçerek konuşan bazı aydın bildiğimiz kişiler ve en çokta çeviri yapanlar dil kirliliği yapıyorlar.

Hepimizin de farkında olduğu önemli bir konuda dili ortak olarak kullanıyoruz gibi fakat bakıyoruz ki bilim dili, hukuk dili sokak dili ayrı oluyor. Hepside orta bir noktada birleşip yabancı sözcüklerin yerine uygun sözcükler bulunup konulmalı İyice düşünürsek şu kelimelere karşılık gelen hiç mi kelimelerimiz yok; hobi. Fobi kuzen stilist, desinetör, perafabrik, global, klas, klasik, terör, dijital, trent gibi. Şu anda dilimize girmiş iki bine yakın kelime var bu kelimelerin birçoğunun karşılığı olduğu halde bu kelimeleri kullanıyorlar.

Aslında bu kelimeleri kullananlar ya bu işin bilincinde değil, ya da modern bir kişi görünümü sergilemeye çalışanlar. Bilinçaltı karmaşasına gizlemeye çalıştığının farkında bile değildir.

UNUTULMUŞ SÖZCÜKLERDEN ÖRNEKLER

Acışmak: Üzülmek, üzüntü duyma.

Akıl dane: Akıl danışılan, akıllı kabul edilen

Arısili: tertemiz ak pak

Arına bunalmak: namus belası

Aşkana: topluluk yemeği

Atıntı: eski hurda işe yaramaz atıl durumda olan

Aşılak: Aşı yapılarak verimi artırılan yaban bitkisinin kültür bitkisi olma durumu

Bıldır: geçen yıl, geçen sene

Bider: Tarlaya ekilmek için hazırlanan tohum.

Buymak: soğuktan aşırı derece üşümek

Cıncık: cam kırığı, cam parçası

Salat = Su salınan yer.

Karacoğlanda da , su salınan yer anlamında , salat, sözünü görürüz.

Şu cerenin salatların gezmeli
Galem alıp gaşın gözün yazmalı
Gırmızı öğnüklü de sarı çizmeli
Seherde uğruma geldi o ceren

Bekir Dağsever kimdir : Osmaniye / Düziçi / Çitli köyü doğumlu ve yaşayanı. Ne zaman doğduğunu kendiside bilmiyor. Bir elin parmakları kadar çocukları ve torunları da var. Düziçinde lise , Eskişehir Anadolu Üniversitesinde okudu. Emekli .
Halkbilim araştırıcısı ve derleyeni, öykücü ve özellikle şair. Bekir Dağsever için halkbilim araştırıcısı dedik ancak ; 14 kadar üniversiteyi bitiren genç araştırıcı Bekir Dağseveri araştırarak ya da onunla konuştuklarını yazarak ‘okul bitirme tezi ‘ yazarak diploma almışlardır. Başkaca dört kadar üniversite mezunu Bekir Dağseverle konuştuklarını mastır tezi yaparak yüksek lisans diploması almışlardır. Ve bir kişide gene Bekir Dağseverle çalışma yaparak, onu dinleyerek , dinlediklerini kaleme alarak Doktor ( doktora ) ünvanına kavuşmuştur.
Zamanını şu an Doğu Çukurova , Düziçi / Çitli köyünde ve de Çukurova kentlerinde dolaşarak geçiren bir halkbilim yaşayanıdır. Basılı pek çok kitapları vardır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir