Osmanlıdan Günümüze Türkiye’de Oryantalist
Güdümlü Eski Çağ Bilimleri Araştırmaları,
Tarih Yazımı, Ölü Diller ve Arkeoloji
Perde Arkasında Döndürülen Dolaplar ve Gerçekler
Prof. Dr. Ahmet Ünal
Akdemi yöneticimiz Prof. Dr. Ahmet Ünal son gönlerde iki kitap yayınladı. Birinci kitabın tanıtımını bir önce ki sayıda yayınlamıştık. Şimdi de ikinci kitabın tanıtımı. Buyurun:
(Kapak resmi Guilio Rosati)
Önsöz
Sunuş ve Genel Açıklamalar
İçerik Kapsamına Giren Konuların Tanımlanması
Birinci Bölüm:
Eski Çağ Bilimlerinin Kendine Has Konumu
Batı’da Doğup Baş Döndürücü Bir Hızla Gelişen, Çağ Değiştiren Bilim ve Teknoloji Devrimi Karşısında Kapı Eşiğindeki Osmanlı ve Türkiye’nin Kayıtsız Tutumu ve Ödenen Fahiş Faturanın Bedeli
Tarih Uydurma Masal Değil, Destanlar Gibi Kendiliğinden Topraktan Fışkırmıyor, Belgeleri, Kaynakları, Araştırma Yöntemleri ve Felsefesi Olan Derin Bir Konu
Bilim Dalları ve Faydacılık (Profitizm) Prensibi
Onca İş Güç Arasında Niye O Kuru Tarihle Uğraşıyoruz?
Tarih Yazıcılığının Doğuşu ve Gelişmesi
Zorla Standart Haline Getirilen Judeo-Hıristiyan-Batı Tarih Yazıcılığının Temel Prensipler
Tarih Felsefesiyle Uğraşan Çok Sayıda Kişilere Tipik Bir Örnek: Jacob Burckhardt ve Batı’da Tarih Yazımı
İslam’ın Kendisinden Önceki Din ve Kültürlere Aldırmaz, Dışlayıcı ve Tahripkâr Bakış Tarzı ve Doğurduğu Olumsuz Sonuçlar
İslam Dünyasının İçinde Yer Alan ve Onun Başarısız Önderliğini Üstlenen Osmanlıların İslam-Türk Öncesi Eski Eserlere Karşı Resmî Tutumları Nasıldı?
Osmanlıdan Günümüze Yunan ve Latin Klasiklerini Okuma ve Özümseme Sorunu
Batı Binyıllardan Beri Geri Kalmışlık İçinde Uykuya Dalmış Olan Anadolu Topraklarının Bir Zamanlar Uygarlık Beşiği Yerlerden Biri Olduğunu Görüyor, Hemen Mercek Altına Alıyor,
Araştırma ve Amansız Bir Yağmalama Yarışı Başlıyor
Tamamen Dışa Bağımlı Arkeoloji, Filoloji ve Tarih Araştırmalarının Modern Türkiye’deki Daha da Acıklı Durumu
Türklerin Tarihî ve Arkeolojik Değer ve Eserlere Bakış Tarzları ile Çoğu Göstermelik ve Maddî Neler Umdukları Hakkında
Cumhuriyet Dönemindeki Kısa Ömürlü Kıpırdanış: Komprime Edilerek On beş Yıla Sığdırılan, Ama Elin Yarım Binyılda Zor Başardığı Hümanizma ve Aydınlanma
Doğulunun Kendi Topraklarındaki Eserlere Sevimsiz Yaklaşımı ile Çıkar ve Pratik Amaçlara Dönük Çirkin Restorasyonlar
Geçmişe Aykırı ve Ona Layık Olmayan “Modern” Çevre
Bilim ve Denetleme Kurumu Olarak Türk Arkeoloji Enstitüsü Gereklidir
Hem Kazacak, Hem Koruyacak, Yaptığı İşi Gerçekten Seven Kaliteli Arkeologlar Seçilmeli. Kazı Yapma Furyası ve Türk Eski Çağ Bilimcilerinde Kısırlık Derecesine Gelen Yayın Yapmama Hastalığı Giderilmelidir
Herkesin Gözleri Önünde Eserler Dinamitleniyor, Müzeler Harıl Harıl Soyuluyor, Hakikileri Yurtdışına Kaçırılıyor, Polis Jandarma Sahtelerini Yakalayınca Övünüyor, Gel Gör ki Arkeoloji Profesörleri ve Meslekten Arkeologların Kılları Kıpırdamıyor, Seyrediyor ve Susuyorlar
Din ve Tarih veya Teoloji ve Tarih Felsefesi Arasındaki Karmaşık İlişkiler
Kör ve Sağırlara Karşın Aydınlanmış Beyinler: Tarih Bilinci Olan ve Olmayan Uluslar
Tarih Yapan, Fakat Yazmasını Beceremeyen Despotlar Diyarı Ulusların Tarihini Yazmak, Batı’nın Etik Görevleri Arasına Giriyor
Batı Tarih Yazımında Yüreklere Su Serpen Tek Tük Sekularizm Belirtileri Tevrat’ın Teokratik Tarih Yazımına İtiraz Ediyor ve Mazlumların Yüreğine Su Serpiyor
Toplumsal Olayların Tarihte Yansıması ve Bakmasını ve Okumasını Bilenlere Sunduğu Tılsımlı Tarih Aynası
Teknolojik ve Endüstriyel Hegemonya ve Sömürüsü Yetmiyormuş Gibi Batı’nın Hiç Bitmeyen ve Her Geçen Gün Artan İhtiraslarından Birisi Daha: Kültür Sömürüsü
Din Artık İyice Aydınlanan İnsan Ruhunu Doyurmaya Yeterli Gelmiyor. Batı’da Alabildiğine İdealleştirilen, Tabulaştırılan ve Soyutlaştırılan Yeni Toplumsal Değerler Yaratılıyor
Quit libet Jovis non licet bovis. Özgürlükler Kimin İçin Var? Ya da Özgürlüğü Hak Edenler ve Etmeyenler
Sürüler ve Çobanları: Tarih, Toplum, Büyük İnsan (LUGAL), rex, basileus, depot, thyran veya Lider
Seçkinler ve Yetkinler Yuvası Devletlerin Doğuşu ve Tarih
Tarih Mirasından Kendilerine Düşen Payı Alamayan Mazlum, Cahil, Aciz ve Sefiller
Batı Uygarlığının Yayılım Alanı ve Avrupa’nın Sürekli Gel Git Yapan Politik, Kültürel ve Dinî Sanal Sınırları
Doğu’nun Bir “Mesele” Haline Getirilip Hasta Masasına Yatılması ve Müslümanlıkla Eşdeşleştirilerek Toptan Sevilmeyen Terörist İnsanların Yaşadıkları Topraklar Olarak İlân Edilmesi
Bükemediğin Eli Öpersin: Orta Çağ Sonu ile Yeni Çağ Başlarında Batı’nın Türklere Uzattığı Gül ve Açtığı Sıcacık Kucak ile Arkasında Yatan Gizli Emeller
Oryantalist Oyunlarda Gülünç Durumlar da Oluyor! Sanki Troya Savaşlarını Kazananlar Türklermiş gibi…. Bir Düzenbazlık ve Yalanın Trajik ve Acıklı Anatomisi Olarak Troya Skandalı
Tarih ve Arkeoloji Her Ulusun Çıkarlarına Göre Biçimlendirilir. Mekanik Bir Cihazın El Kitabı Gibi Olmadığından Batı’da Üretildiği ve Algılandığı Şekliyle Gelişigüzel Her Yerde Kullanılamaz!
Cumhuriyet Tarihinde Bitmeyen Tartışmalarından Birisi Daha: Millî Tarihe Karşın Tercüme Tarih
Batı’nın Tapınıyormuş Gibi Göründüğü Tarih Karşısındaki Münafık Tutumu
Ne Kadar Yazık, Hâlâ Tarihî ve Arkeolojik Değerlerin Ne Olduğunu Bilmeyen ve Tarih Yazamayan, Belge Dillerini Bilmediği İçin Okuyamayan ve Arkeolojik Eserleri Yorumlayamayan Bir Türkiyeile Karşı Karşıyayız
Arkeolojinin Baş Belâsı ve Yüz Karası Definecilik, Tahribat, Yağma ve Eski Eser Kaçakçılığı
Türkiye’de Eski Eser Hapishanesi Haline Getirilen, Arkeolojinin Sözde Laboratuvarı Müze ve Müzeciliğin Kökenleri
Türkiye’de Kurumsallaşmış Müze ve Müzecilik Var mıdır?
“Mösyö Ticket no Ticket?” Ören Yeri Bekçileri, Gişe Memurları ve Güvenlikçiler. Türkiye’de Zevk Vermesi Gereken Müze ve Ören Yeri Gezme Nasıl Çileye ve İşkenceye Dönüşür
Osmanlı’da Müzeciliğin Kuruluşu, Gelişmesi, Arkeoloji, İlk Arkeolojik Kazılar ve Osman Hamdi Sendromu
Ve Ortaya Çıkan Gülünç ve Çarpık Sonuç
İkinci Bölüm:
Oryantalizm, Türkiye ve Eski Çağ Bilimlerinin Tasnifi, Araştırılması ve Uygulanış Biçimi
Bilimsel Araştırmalarda Standart Koyma, Liderlik Üstlenme ve Tekelleşme
Adını Hovarda Bir Boğanın Sırtına Binmiş Kaçan Hafifmeşrep Bir Prensesten Alan Avrupa Dedikleri Dünyanın Lokomotifi O “Esrarengiz” Kıta Nasıl Bir Yerdir?
Oryantalizm Nedir?
Her İdeolojiye Bir Köken Aranır ve Bulunur: Oryantalizm veya Şarkiyatçılığın Kökenleri Hakkında
Oryantalizm ve Fonksiyonerleri Yahudiler
Oryantalizm’in Enstrümanlarından En Yıkıcı ve Etkili Olanı: İftira, Töhmet Altında Bırakma, Karalama veya Polemik
Oryantalizm’in Faaliyet Alanları
Doğu-Batı Arasındaki Farklılaşma, Ayrışma ve Çatışmanın Kökenleri
Doğal Kaynakları Yanında Eski Eserleri Yağmalanan, Tarihi ve Onuru Elinden Alınan, Din Anlayışı Altüst Edilen Doğulunun Perişan, Zavallı ve Çaresiz Durumu
Kutuplaşmaların Tuzu Biberi Bir Neden Daha: Doğulunun Batı ve Batılıya Saptırılmış Bakış Tarzı
Doğuluyu Zor ve Silâh Yanında Bilgiyle de Yönetmenin Yöntemleri
Batılı Olmanın Yolu Anadolulu Olmaktan Geçer. Anadolu Bir Zamanlar Avrupa’nın ta Kendisiydi, Çünkü İnsanları Avrupalıydı! Bunun Anlamı, Anadolulu Olmasını Beceremeyenlerin Asla ve Avrupalı Olamayacaklarıdır!
Devlet Destekli Oryantalizm’e Örnekler
Politika ve Diplomasinin Hizmetinde Oryantalizm
Oryantalizm Karşısında Dik Durmak ve Savunmak Mümkün müdür, Kazanma Şansı Nedir?
Tarihî Perektif İçersinde Batılının Doğu ve Doğuluya Bakış Şekli
Batı Nazarında Doğulu Nasıl Bir İnsandır?
Amerikan Usulü Oryantalizm
Doğululuk Kompleksi ve Doğurduğu Acıklı, Çarpık ve Çaresiz Sonuçlar
Türkler Niye Bu Kadar Yabancı Hayranı?
Meşhur “Türk Nefreti” Hakkında Birkaç Söz
KITAP TANITIMI
Geri kalmış toplumların gidişat ve gelişmelerini gizliden titizlikle ve gizliye izleyen, denetleyen ve yönlendiren görünmez güçler ve yazısız yasalar vardır. İlgili toplumların geçmişlerini araştırarak işe
başlarlar. Ona bakarak hali hazırdaki durumlarını ve geleceklerini yönlendirir, tarihe ve arkeolojik verilere ekonomiye, dine, kültüre ve politikalarıa diledikleri gibi şekil kazandırırlar. Aşırı merak sonucu olmadık araştırma ve kurgu romanlarına konu olsalar da, onlar kimlik ve gizemlerini bir türlü ele vermezler. Oryantalistler bu itici enstrümen ve dinamiklerin en önemlileri arasındadır ve içinde yaşadığımız Anadolu topraklarını da sıkı mercek altında tutar. Çoğu insan olup bitenlerin farkında değildir. Öyle ya, hemen herkes Yakın Doğu’nun en büyük zenginliğinin petrol olduğunu sanır. Oysa uygarlığın beşiği olması hasebiyle arkeolojisi kültürel sahada tamamlayıcı bir unsur olarak onunla at başı gider. Petrolden yoksun Türkiye’nin yegâne metasıysa, madenler yanında çoğuna kendi milli varlığı olarak bakmadığı ve ağırlıklı olarak turizmde değerlendirdiği arkeolojidir. Her iki nimet de Batılı araştırmacı ve emperyalistlerin dikkatini çekinceye kadar, bölgenin neredeyse tamamı Türk kontrolü altındaydı, ama onların umurlarında değildi.
Oryantalizmin politik, edebi, askeri ve ekonomik yönleriyle ilgili çok şey yazılmıştır, ama arkeolojiye ve Eski Çağ araştırmalarına, bilhassa Anadolu’ya dönük olarak sağlam bir araştırma yoktur. Toplumlar tarihi ve arkeolojik değerleri kendi çıkarlarına göre değerlendirmesini bilmedikleri, başkalarının sömürü ve yağmasına bıraktıkları sürece onlara sahip olmanın ve müze ve ören yeri bekçiliği yapmaları hiçbir anlamı taşımaz!
Konu, tarihi, arkeolojik ve filolojik buluntular ile eserleri bağrında barındıran geri kalmış ülkelerde (ağırlıklı olarak Doğu, yani Oriyent) yaşayan insanların, geçmişlerinin, Batılı bilim insanları tarafından nasıl keşfedildiği, derlenip toparlandığı, deşifre edildiği, sistematik olarak değerlendirildiği, en önemlisi birçok açıdan çıkarcı ve göresi yorumlanmasının yapıldığı, dilediği biçimde şekillendirildiği ve bilim ve etik kralları çiğnenerek acımasızca sömürülmesi olarak özetlenebilir. Ve bu araştırmada bu muğlak kavramın ne olduğunu, arkeoloji dahil Eski Çağ bilimlerini ve tarih yazımını nasıl etkilediğini ve biçimlendirdiğini anlatılacaktır.
Oryantalistlerin ana hedef tahtası topraklarda oturan ve hüküm süren Türkler, tarihi kaynakları ve arkeolojik eserleri kendi kültürel gereksinme, yapılanma ve çıkarlarına uygun ve bağımsız olarak yorumlayan, açıklayan, özümseyen bir bilim ve yöntem geliştirememiş, kendi milli dilleri ğöktürkçe dâhil, sayıları yarım düzineyi aşan ölü dilleri içeren metinleri bırakın deşifre etmeyi, kendi anladıkları biçimde ve has çıkarları ve görüşleri doğrultusunda okuyamamış, Batılıların Tevrat, İncil ve Hellenizm üzerinden el koyup eşsiz kaynak olarak kullandıkları diğer maddi ve manevi değerleri görmezlikten gelmişlerdir.
Türkiye’de arkeoloji tüm Eski Çağ bilimlerinin lokomotifi olarak algılanmaktadır ve uygulandığı şekliyle bilim değil, görsel bir sanat dalıdır. Yürütülmesi gayet kolaydır, üstelik prestijlidir. Özel yapısı ve Mısır ve İnka arkeolojisinin etkisiyle gizlerle dolu olduğu sanılır, arkeoloğu gizem avcısı konumuna sokar, dolayısıyla okült bağlantıları vardır, sosyetiktir ve entelektüel bir uğraştır.
Arkeoloji bu kadar basite indirgenip “eskilerin bilimi” yerine “kazı bilimi” haline dönüşünce, bazı istisnalar dışında Türkiye’de kazı yapan kişilere “arkeolog” dememek lazımdır. Nasıl ki mermer ocağından söktüğü taşları mimarisinde, heykeltraşlığında kullanma yeteneklerinden yoksun, Çin’e pazarlayan ve cebini şişiren bir “taşocağı baronu”na “taş ustası” diyemezsek, aynı şekilde kazdığı,
bulduğu eserlerin bağımsız yayınını, yorumunu ve değerlendirmesini yapamayan, sürekli Oryantalistlerin güdümünde ve onların her türlü destekleriyle çalışan kimselere de “arkeolog” ddemememiz gerekir! Kitapta tüm bunlar ve yakından ilişkili diğer konular, açık ve acımasız bir dille anlatılmıştır.
Prof. Dr.Ahmet Ünal kimdir? 1943 yılında Uşak’ta doğdu.Çukurova Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü Başkanlığı yaptı.Münih Üniversitesi Eski Anadolu Dilleri, Kültürleri, Tarihi ve Hititoloji Bölümü eski Başkanıdır.Hitit Uygarlığı Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürü olarak görev yaptı. Ahmet Ünal, uzun yıllar Ankara, Konya, Münih, Bern, Antalya ve Chicago Üniversitelerinde öğretim üyeliği yapmıştır.
Türkiye’de çok sayıda kazılara katılmıştır. Çeşitli dillerde Eski Anadolu tarihi, kültürleri, arkeolojisi, dilleri ve Hititlerle ilgili çok sayıda kitap, makale ve sözlükleri vardır.
Hititlerden günümüze kadar Anadolunun nerdeyse tüm kültürel ve tarihi üzerine en bilimsel kitaplar yazmıştır.
Özgün ve özgür bir bilim insanıdır. Söyleyeceğini doğrudan söyleyen bir bilimcidir. Anlattıklarını anlamak kolaydır.Şu anda Osmaniyede kurulu Anadolu Halk Bilim Kültür Akademisi yönetim kurulu üyesidir. Yerelden evrensele dergisinde yazılar yazmaktadır.