YARDIMLAŞMAK
Bekir Dağsever
Anadolu’da her daim olduğu üzere, Düziçi yöresinde de en canlı hâliyle ve çeşitli adlar altında yardımlaşma kültürü devam edip gitmektedir. Bu yardımlaşma örneklerine dair yaşadığım ve büyüklerimden bizzat duyduklarımı sizler aktarmak istiyorum.
Gelelim konumuz olan yardımlaşmaya:
1-Astım kestim
2-Tepsi dolandırma
3-Şapka dön derme
4-Deste verme
5-Harmancalık
6-Davar toplama
7- Şükür toprağı
1- ASTIM KESTİM: Davullu zurnalı düğünlerin yaygın olmadığı zamanlarda düğün evinde toplanılır. Kalabalığa yetecek şekilde bir veya birden fazla davar kesilir, kesilen davar komşu ve akrabaların yardımıyla ufak parçalara ayrılır ve kavurma yapılır. Yapılan kavurma gelen misafirlerle topluca yenilip içildikten sonra astım kestim işine geçilir. Orada ileri gelenler ufak bir halk meclisi kurar, gelenlerden kimin kime davar, dana, koyun veya para vereceğine karar vererek, evlenen çifte veya düğün sahibine yardımda bulunurlar.
2- TEPSİ DOLANDIRMA: Bu yardımlaşma genelde bayramlarda olur. Nişanlı bir kıza oğlan tarafının yakınları ziyarete gider. Buna Düziçi yöresinde gelinlik görme denir. Kız evine varılıp yemekler yenip çaylar içildikten sonra ağzı laf bilenlerden biri eline bir tepsi alır, misafirleri teker teker dolaşır. Zaten gelinlik görmeye gidenler hazırlıklı gitmişlerdir ve karınca kararınca herkes bir miktar parayı tepsiye bırakır. Nişanlı kız bu parayla kendi çeyizinin eksiklerini tamamlar.
3- ŞAPKA ÇEVİRME: Bu yardımlaşma daha çok askere gidenlere, yolda parasız kalmış kimsesizlere ve zorda kalmış ufak tefek ihtiyacı olanlar için yapılır. Eli yakışan biri hemen başındaki şapkayı çıkarır o toplulukta bulunanlara uzatır. Toplanan para ihtiyaç sahibine verilir. Bu işlem genelde ihtiyaç sahibi utanmasın diye gizli yapılan bir yardımlaşmadır.
4- DESTE VERME: Cumhuriyetin ilk yıllarına kadar yaşayan bu yardımlaşma, daha çok tarlası olmayan veya kocası hasta ya da asker olan kadınlara yönelik olarak yapılan bir yardımlaşma türüdür. Ekin sahipleri ihtiyacı olan kadına akşamdan haber vererek, “Biz yarın filan yere tarlaya ekin biçmeye gidiyoruz. Gel de sana deste verelim,” der. Sabahleyin söylenen yere giden kadın orada çiftçiye ve hanımına destelerin toplanmasında yardımcı olur. Akşama da orada getirdiği bir iple kendi adına topladığı desteyi sırtına yükleyip evine getirir ve evinde sapları danelerden ya dövenle ya da bir değnekle ayırır.
Yaşanmış bir örnek : Düziçi’ne bağlı Gökçayır köyü Demirciler mahallesinden bir adam askere gider. Komşularından adını şimdi hatırlayamadığım bir Ermeni komşusu der ki, “Zeynep bacı yarın biz Elmalıseki’deki tarlamızda ekin biçeceğiz, gel de sana deste verelim.” Zeynep kadın ipini alarak komşularının ekin biçtiği yere gelir. Komşusu, “Zeynep bacı, ne kadar götürebilirsen o kadar al,” der. Zeynep teyze ipinin arasına yüklenebildiği kadar yüklenir. Eve zor getirdiğini ve çok yüklendiği için de kendi kendine utanır hayıflanırdı.
5- HARMANCALIK: Ekinlerin kara sabanla ekildiği, orakla biçilip dövenle (= Gemle) çıkarıldığı zamanlarda tarlası olmayanlar ve ihtiyaç sahipleri nerede, kaç yerde gem sürülüyorlarsa oraya birer torba bırakır. Harman sahibi harmanını savurduktan sonra gönlünden kopan bir miktar buğday, arpa, mercimek, yani ne savuruyorsa, o bırakılan torbaya koyar. Burada her zaman ‘veren elin alan elden üstün’ olduğu bilinir. Bir harmana birden fazla harmancalık torbası geldiği de olur.
Bir anlatı:
Yeri gelmişken yakınlarda yitirdiğimiz gönül adamı Neşet Ertaş’ın babası Muharrem Ertaş da eskiden Düziçi ve Kadirli yöresine harmancalık toplamaya gelmişler. Bu harmancalığa gelişlerde yörenin büyük ozanlarından Karacaoğlan ve Dadaloğlu’nun bu yörede söylenen türkülerini öğrenip buna Kırşehir’in gırtlağını da katınca o güzel bozlakları ortaya çıkarmışlar.
6- DAVAR TOPLAMA: Yeni evlenenler, hayvanları bir afet veya hastalık sonuncu telef olup hayvansız kalanlar işlerini yoluna koymak için daha çok yaz döneminde sürü sahiplerini dolanır, birkaç oğlak toplar, onlara bakarak çoğalmasını sağlar. Buna da davar toplama denir.
7- ŞÜKÜR TOPRAĞI: Bu yardımlaşma daha çok turfanda sebzecilik yapılan kasaba ve ilçelerin kenar mahallelerinde toprağı olmayan yoksul ve dul kadınlara verilen küçük sebzeliktir. Bu yardımlaşma eskiden Çukurova yöresinde görülen bir yardımlaşma çeşididir.
Bekir Dağsever kimdir : Osmaniye / Düziçi / Çitli köyü doğumlu ve yaşayanı. Ne zaman doğduğunu kendiside bilmiyor. Bir elin parmakları kadar çocukları ve torunlarıda var. Düziçinde lise , Eskişehir Anadolu Üniversitesinde okudu. Emekli .
Halkbilim araştırıcısı ve derleyeni, öykücü ve özellikle şair. Bekir Dağsever için halkbilim araştırıcısı dedik ancak ; 14 kadar üniversiteyi bitiren genç araştırıcı Bekir Dağseveri araştırarak ya da onunla konuştuklarını yazarak ‘okul bitirme tezi ‘ yazarak diploma almışlardır. Başkaca dört kadar üniversite mezunu Bekir Dağseverle konuştuklarını mastır tezi yaparak yüksek lisans diploması almışlardır. Ve bir kişide gene Bekir Dağseverle çalışma yaparak, onu dinleyerek , dinlediklerini kaleme alarak Doktor ( doktora ) ünvanına kavuşmuştur.
Zamanını şu an Doğu Çukurova , Düziçi / Çitli köyünde ve de Çukurova kentlerinde dolaşarak geçiren bir halkbilim yaşayanıdır. Basılı pek çok kitapları vardır.