Yazarlar-Konular

ÜŞÜYORUM KAPAMA GÖZLERİNİ

Gülden Mahmut

Ahmet Arif

        Kahve ocağında üç arkadaş küçük bir çocuk için bahse tutuşur. Biri der; Bu çocuk Zaza. Diğeri yok Kürt. Diğer üçüncüsü;’’ Olur mu canım, basbayağı Arap işte. Baksanıza  ne güzel konuşuyor Arapçayı.

    Hiç biri değildir oysa. Bir zamanlar yanmış yıkılmış surların İçindeki Diyarbakır’ın Hançepek semtinde 8 çocuklu bir ailenin en küçüğü olarak dünyaya gelen ; Zazaca, Arapça, ve Kürtçeyi de anadili gibi konuşan Ahmet ARİF;  Türk olan bir anne babanın tamamen baştan ayağa İNSAN kesmiş, yüreğindeki hasretin prangalarını kaç leylim gecede öle öle eskitmiş koskoca yürekli bir insandır önce. Tüm yeryüzü insanlığına armağan edilmiş destansı bir mısradır o; hücrelerimize kadar hissedeceğimiz. Sadece bir kesimin değil; koskoca bir evrenin sevdaya kesmiş koskoca bir parçası. Ortaya idda için konulan o zamanın epeyce de yüklü bu bir miktar parasını, hiç kimse kazanamamıştır işte bu yüzden.

     O doğduğunda henüz takvim yaprakları 23 Nisan’ın neşeli bir gününü gösterirken; Türkiyem’de yaralarını sarmaya çalışan bir ulus; yanmış yıkılmışların arasından yeni bir yaşamı kurmaya çalışıyordu henüz. Ahmet Arif’de belki de bu kutlu güne armağan olarak gönderilmişti evrenin bir parçası olarak. Sözcüklerin ustası, halkların ağbisi, sevdalının yürek işçisi olmazdan önce; Diyarbakır sokaklarında Zaza, Kürt, Arap, Süryani ve Türk kardeşleriyle yaşamı keşfe çıkıyorlardı surların koynunda oyunlar oynayarak doştça barış içinde.

     Birgün Diyarbakır’a gezmeye gittiğim 17li yaşlarımda ilk kez Dağkapı Bağlar semti arasında bir yol üstüne açılmış sahafçıda aldım hasretinden prangalar eskiten şairin kitabını. Üzerinde kırmızı bir karanfil dalı. evrene barış adına sunulmuş bir Diyarbakır kırmızısı. Aşkın rengi barışın sonra kırmızıısı. Önce Karanfilin kokusunda hissettim Arif’in yüreğini, yüreğinde onu terketmeyen sevdasıyla yana yana varoluşa götüren aşkını…Sevdasını.           

    Karşılıksız aşkın ancak Ahmet Arifçe ince ince dökülebildiği mısraları yazdığında ben henüz doğmamıştım. Ama yeryüzünde aşk tüm kavgalara,savaşlara,hapishanelerin soğuk duvarlarının ardında; meçhul ölümlere karşın baştan ayağa vardı yeryüzünde. Kırmızı bir karanfil dalıyla birlikte. Ahmet Leyla’sına kaç leylim gece mektuplar yazdı günlerce, aylarca, senelerce tanığıyız bugün o muhteşem dizelerinde. Ama o günlerde kendini ağır demir parmaklılkların ardında varetmeye çalışan insan; hamallık yaparak parasını kazandığı mektuplarını bir çift mavi göz için yazarken, Leyla Erbil olmak geçti milyon kez içimden.

     Bugün Nisan’ın ilk günü. Bu nisan ayının ölümsüz mısarlar gibi ruhumuza girişi yıllar önce Diyarbakır’ın Hançepenk semtinde Ahmet ARİF’İN bir 23 Nisan gününde gözlerini dünyaya açmasıyla başladı yıllar önce. Annesi Sare Hanımı daha bebe yaşta kaybetmesiyle bir tarafı hep boynu düşük kaldı fotoğraflarda öylece. Saldırarak memeye doya doya büyümesini istediği Adiloş Bebenin ninnisinde, aslında kendi anne özlemini dizelere damıtmıştı belki de.

   Diyarbakırın tozlu topraklı sokaklarında büyüyen dizelerdi Ahmet ARİF. Soğuk mapushane duvarlarının ardında tütünsüz uykusuz kalan bir çift yürekti. Biri kendisi için çarparken biri masmavi bir düş için çarpan dağlarına bahar gelen yurdum da; Arif’in dizelerinde boy verdi sevda taaaa 1927’nin erkenci bir ilkyazında…Kaç leylim daha dört yanımızda puşt zulalarına inat boy verecek Arif’in dizeleri destan destan, yurdumun göğünde baharında. Kutlu ola!…

Ahmet Arif’in Sözleri

 ” Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim. Sensiz boğazımdan geçmiyor. “

 ” Tutma gözyaşlarını, onurda ağlar. “

 ” Gene bir cehennem var yastığımda, gel artık. “

 ” Seni anlatabilsem seni. Yokluğun cehennemin öbür adıdır. Üşüyorum, kapama gözlerini. “

 ” Ben garip, sen güzel, dünya umutlu. “

 ” Giden gitmiş, hüznü ayaklandırmak boşuna. “

 ” Bilmezler nasıl aradık birbirimizi. Bilmezler nasıl sevdik, iki yitik hasret, iki parça can. “

 ” Ve sen, geçersin içimden. Bitmek bilmezsin. “

Üşüyorum kapama gözlerini

Kaç leylim gecede ölesim tutumuş

Gülden Mahmud kimdir : 1977 Yılında Anamur ´da doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Anamur’da tamamladı. Atatürk Üniversitesi Kazımkarabekir Eğitim Fakültesi Edebiyat Bölünden 2000 yılında mezun oldu .İlk olarak Anamur Güngören İlköğretim okulun da göreve başladı. Daha sonra Gaziantep, Edirne ve İstanbul’da farklı okullarda Edebiyat öğretmenliği yaptı. Bekar ve 1 çocuk annesi olan Gülden Mahmud 2017 Eylül ayından itibaren Valide Sultan Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görevine devam etmektedir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir