HALK KÜLTÜRÜNDE
KOMŞULUK İLİŞKİLERİ VE DAYANIŞMA
Mehmed Sarı
Halk kültüründe dayanışma çok önemli bir ögedir. Dayanışmasız yaşam gerek toplum bazında ve gerekse de aileler, kişiler bazında aksar, yürümez. Kör – topal kalır.
Toplumsal ve kişisel dayanışma kültürünün temelini komşuluk ilişkileri ve komşular arası yardımlaşma ruhu oluşturur. “Komşu komşunun külüne muhtaçtır” halk sözü dayanışmanın gerekliliğini ve önemini ortaya koyar. Toplum içinde her ailenin veya her kişinin bir noksanı, elinde olmayan bir gereksinim aracı muklaka bulunur. Gerek toplum ve gerekse aileler ve kişiler bu eksiklerini, gideremedikleri gereksinimlerini toplumsal dayanışma ve komşular arası yardımlaşmayla giderirler. Evde ateş söner gidip komşudan alınır. Çay, şeker, gazyağı biter komşudan temin edilir… (Günümüzde bu cümle anlamsızlaşmıştır ama ülkeyi yönetenlerin yaşamı 1400 yıl geriye götürmek için hayli yolaldıkları gözönüne getirilirse ilerde yine gaz lambasına muhtaç olunacağı hiç de garipsenemez)
Elbet dayanışma ve komşular arası yardımlaşma ateş, odun, çay, şeher, tuz, gaz gibi basit şeylerin zaman zaman alınıp verilmesiyle bitmez. Düğünde, bayramda, ev yapımında, ürün kaldırımında, cenazede ve daha pek çok şeylerde komşular gereksinimi olan komşularına yardıma koşarlar. Eşyalarını, hayvanlarını komşularının kullanımına sunar, kendileri de bizzat yardım etmek için çalışırlar.
Halk kültüründeki dayanışmanın en büyük ve güzel örneği olan imece, halk arasındaki komşuluk ilişkisi ve yardımlaşmasının bir üst boyuttaki örneğidir. Bugün bile köylerden kopup şehirlerin kenar semtlerine yerleşmeye çalışanlar arasında “ev alma, komşu al”sözü çok yaygındır. Bu söz, iyi komşun varsa iyilik görürsün, iyi yaşarsın, dar zamanda elinden tutan olur, kara günde komşun yanında bulunur anlamına geliyor.
Komşuda pişenden komşunun pay hakkı vardır. Kadınlar güzel ve özel bir yemek yaptıklarında bu yemekten bir tabak da komşusuna ikram eder genellikle. Bu davranışda özellikle gebe ve emzikli kadınlarla ihtiyarlar ve hastalar gözetilir. Ve komşu gelen tabağı geri boş olarak götürmez komşusuna. O da içine birşeyler koyup öyle geri verir.
Tüm bunlar insanları birbirine yaklaştırır. Birbiriyle kaynaştırır. Toplumsal bir ruh oluşturur. Toplumsal bilinci geliştirir. Daha büyük örnekli dayanışmalar, toplu ve birlikte çalışmalar yaşanır. İmece bunun en güzel örneğidir.
Halk dayanışmasında ve komşuluk ilişkisinde çok önemli bir nokta da komşuyu ve komşuların her şeyini kendi ailesininki gibi koruma ve kollama ruhudur. İnsanlar eşini, çocuğunu, hastasını, yaşlısını komşularına emanet ederek yola giderler
Komşu komşunun
malından – mülkünden
evinden – barkından
hatta ve hatta
onurundan – arından
sorumludur çoğu zaman…
Askere gidenin, gurbete gidenin, hasta olanın eşine, ailesine yardım edilir. Ellerinden tutulur. İşleri yapılır. Harmanı kaldırılır. Gerekirse yardım toplanır. Komşu naçar bırakılmaz ortada. Komşuların, mahallenin, köyün kadınına, kızına kötü gözle bakılmaz, sarkıntılık yapılmaz. Bakan ve yapan olursa ayıplanır, cezalandırılır.
Özellikle kırsal yaşamda yardımlaşmasız ve dayanışmasız bir yaşam düşünülemez.
Yeni ev yapanlara, evlenip yeni aile kuran gençlere yardım çok önemlidir. Onların elinden tutulur. Yol gösterilir. Ailesinin güvenle büyümesine çalışılır.
Sevaptan şeyler sayılsa da tüm bu yardım ve dayanışmalar, aslında yaşamın zorunlu olarak dayattığı, insanlara benimsettiği yaşamı kolaylaştıran duygu ve düşüncelerin oluşturduğu bir kültürdür.
Çocukluğumuzda ve gençliğimizde bu anlattığımız olgular ülkemizin çok yerinde yaşandığı gibi Çukurovada da en güzel şekliyle yaşanırdı. Bu davranış ve uygulama aynı zamanda toplumsal oluşumuda pekiştirirdi. Çok zamandır olduğu gibi şimdilerde kapitalist üretim biçimine uygun olarak toplum yalnızlaştırıldı, bencilleştirildi, çürütüldü.
Bizler insanlığın doğal yapısına ve işleyişine uygun olarak önümüzde ki uzun olmayan zamanda, ortak üretimin , ortak tüketimin , dayanışmanın daha bilimsel yapılarak , daha özgür ve umutlu, mutlu bir toplumsal yapıya gireceklerini umut ediyor ve öngörüyoruz. Bu konuda çaba harcamakta bir özgürlük biçimidir,
20 Şubat 2022
Mehmet Sarı kimdir :
Maraş Andırında doğdu. Çok yoksul bir köylü ailesinin 9 çocuğunun 4’üncüsüdür. İlkokulu iki ayrı köyde okudu, 1974 yılında Düziçi öğretmen okulundan mezun oldu. 2 yıl Van- Çaldıranda, 2 yıl da Maraş-Elbistanda öğretmenlik yaptı. 1978 yılında öğretmenliği, 1981 yılında da ülkeyi bırakmak zorunda kaldı. 4 yıl çeşitli Avrupa ülkelerinde kaldıktan sonra 1985 yılında BM tarafından Avustralyaya yerleştirildi.
Newroz, Güneş Yine Doğar, Toz-duman İçinde, Akli Selimin Demokrasi Macerası, Bin Yılı Bir Günde Yaşayan Insanlar…tiyatro metinleri.
Şiir Kitapları: 1- İçli bir duyguyla yakar hasretin 2- Pasifik güneşi 3- Aborijinin ağıtı 4- Flowers of Spring 5- Hasret türküleri 6-Yaşama yasak ülke:DERDİSTAN