ÇUKUROVA AĞZI
ÇUKUROVA AĞZI
Selim Özgül
Şimdi anladınız mı Çukurovalıların küfrederken neden dilden imladan çıktıklarını?
Herifin biri çıkıp, “Tanesi 4 bin tl olan 99 emanet atı bizim adamlardan biri elinden kaçırmış” diyor.
Hem de Çukurovalıların gözünün içine baka baka, Çukurova toprağında söylüyor bu sözü!
Tutamaz Çukurovalı dilini, böylesi durumlarda.
“Vay senin arabanın tekerini!” de der, “Vay senin çenenin yayını!” da der, “Vay senin yalanını!..” da der…
Aklıyla alay edilen Çukurovalıda akıl bırakmamışlardır o an.
O yüzden, akıl mantık aramayacaksın ağzından çıkan sözde.
Kan beynine sıçramıştır.
O yüzden, dilden imladan çıkmıştır o!
Ölçüp biçecek hali kalmamıştır.
O yüzden, arabanın tekerine, çenenin yayına, uydurulan katmerli yalana işler mi işlemez mi diye kafa yormayacaksın!
Çukurovalı bir açığını, bir deliğini gediğini bulacak, işeyecektir ona!..
“Tanesi 4 bin tl olan 99 emanet atı bizim adamlardan biri elinden kaçırmış.”
Vay senin yalanını!… (Selim ÖZGÜL, Nisan 2021)
DOĞALGAZ
Eskiden ülkemizde, halkın hayatında doğal gaz yoktu.
Ama bu, “gaz”ın önemini bilen yoktu anlamına gelmez.
Üstelik, “gaz”ın önemi çok iyi biliniyordu.
Bana, inanmıyorsanız, Çukurova’ya gidin.
Çukurovalılar ne diyorlar, biliyor musunuz?
Gücüne güvenenler gözüne kestirdiklerini tehdit ederken,
“Bana bak, .suruğunu keserim senin!” diyorlar. (Selim ÖZGÜL, Aralık 2015)
RACON KESMEK
Bir vesileyle daha önce de değinmiştim burada.
Bazı bölgelerde hâlâ kullanılmakla birlikte, benim çocukluğumda Çukurova’da sünnet olan çocuklar için “sünnet oldu” denmezdi. “S.ki kestirildi” denirdi. Dolayısıyla, ben “sünnet oldu” denilen çocuklardan biri değilim.
Gerçi bizim köyde sünnetçi de yoktu o zaman. Köyün berberi yapardı o işi. Çünkü en kesici âleti en seri şekilde kullanan o idi.
O yüzden çok iddialı bir laf ederek, “Bu köyde bir .ik kesilecekse, ben keserim onu” derdi köyümüzün berberi.
Sonraki yıllarda siyasete, racon kesmekten sıkça söz edilen mafya literatürüne de girdi bu söz.
Hâlâ da kullanılmaya devam ediyor:
Bu memlekette bir racon kesilecekse ben keserim!.. (Selim ÖZGÜL, Ağustos 2017)
TOPRAK KOKUSU
“Can olaydın, Can!
Kara toprak sen olaydın.
Senden fışkıraydım,
Aydınlık bir su gibi.
Bir kara orman gibi.”
Dilinden; yüreğinden gelen bu dizeler dökülen Yaşar KEMAL bereketini balını; acısını çilesini; türkülerini destanlarını kendi varlık nedeni haline getirdiği Çukurova toprağından ayrı düşünülemez…
Çukurova toprağında yaratılmış destanların, yakılmış ağıtların, söylenmiş türkülerin ne dediğini, ne anlattığını bilmeyenler, bunları yeni nesillere muhteşem bir şekilde aktararak ölümsüz kılan Yaşar KEMAL’i anlayamazlar.
Haksızlığın, hukuksuzluğun, zulmün, ve bunlara başkaldırının altında ırk arayanlar; acının, gözyaşının dilini merak edenler; renk renk, çeşit çeşit çiçek ve bin bir türlü börtü böcek betimlemesini anlatıldığı dilden dolayı beğenmeyenler Yaşar KEMAL’e değer biçemezler.
Nereden mi biliyorum?
Çukurovalıların dili topraklarına bağlıdır da ondan!
Peki, Yaşar KEMAL Kürt mü, Türk mü?
Yaşar KEMAL cevap veriyor: “Hiçbir şeyi toprağın kokusu kadar sevmedim.” (Selim ÖZGÜL, Şubat, 2018)
Selim Özgül kimdir : 1957 yılında Doğu Çukurovada Osmaniye doğan bir Güneyli . Başka ülkelerde basılan pek çok anlamlı kitapları dilimize çevirerek basılmasını sağlayan bir çevirmen. Afilli Kalem adlı mizah, politika ve kültür kokan kitabında yazarıdır. Ülke gerçeklerine duyarlı olan ve bu yüzden yıllarca sıkıntıya sokulan , yıllarca cezaevinde tutulan bir sosyalist yurtsever.