EFSANELERLE KİLİKİA
Muzaffer Yüksel Kaya
Çukurova bölgesi antik dönemlerden bu yana hem Anadolu’yla hem de Suriye, Kıbrıs üzerinden Mezopotamya ve Mısır’la ekonomik siyasal ilişkiler içindeydi. Kilikya Pedias, ya da Ovalık Kilikya dediğimiz coğrafya, Mersin- Limonlu’dan başlar. Kuzey yönde Toros Dağları’nın çevrelediği ova, doğuda Amanos’larda son bulur. Dünya tarihini etkileyen birçok olayın yaşandığı Ovalık Kilikya, Mezopotamya ve Anadolu arasında geçit görevi yaparak doğu kültürünün batıya ulaşmasına da olanak sağlamıştır. Büyük medeniyetlere ev sahipliği yapmış Kilikya’nın denizle olan kıyısı münasebetiyle hem deniz ticaretine hem de kıyıların kentleşmesinde büyük etkisi olmuştur. Dağlık Kilikya’da ki yerleşimler dağ ve deniz arasındaki dar alanlara sıkışmış nispeten küçük yerleşimler olurken, Ovalık Kilikya’da bambaşka bir kentleşme anlayışı gerçekleşerek coğrafyaya hakim büyük şehirler kurulmuştur. Tarsus, Aigaea, Hiarapolis, Mopsuestia, Anavarza kentleri hep bu sürecin sonucudur. Ayrıca Helenistik dönemle birlikte yerleşim sayılarında büyük artış görülmüştür. Bu kentler Seleukeia, Tarsos, Mopsuestia, Hierapolis-Kastabala hemen hepsi helenistik dönemde kurulmuş ve genişletilmiştir. Ancak bu bölgede yaşayan insanların Roma ya da Helen kökenli olduğu anlamına gelmez.
Kilikia sınırları içerisinde kalan Çukurova’nın oluşumuyla ilgili iki görüş ileri sürülmektedir. Toros dağlarından koptuğu düşünülen Misis dağlarının bir ada iken Pyramos ve Saros’un getirdiği alüvyonlarla biri Akdeniz tarafında kalan ve denizden yüksekliği ortalama 25 m. olan Aşağıova’yı, diğeri ise kuzeyde kalan ortalama yüksekliği 80 m. Olan Yukarıova’yı meydana getirdiği düşünülmektedir.
Diğer bir görüşe göre ise Çukurova’nın çöküntü bir ova olduğu ileri sürülerek, çökmede Misis Dağları’nın yükselti olarak ortaya çıktığı ve zamanla Toros Dağları’ndan nehirler ve seller vasıtasıyla gelen alüvyonların Çukurova’yı oluşturduğu iddia edilmektedir.
Akdeniz üzerinde oluşan nem yüklü bulutlarının Toros’ların güney yamaçlarına çarpması sonucu oluşan yağmurların meydana getirdiği seller, yıllar boyu taşıdıkları alüvyonlarla zamanımızdaki bereketli Çukurova’nın oluşumuna sebep olmuştur. Yağmur sularının oluşturduğu derelerin, taşıdıkları alüvyonları, eğimi daha az olan alanlara yığmasıyla oluşan düzlükler, nehirlerinde önünü tıkayarak yön değiştirmesine ve biriktirdikleri verimli toprakları Yukarıova denen Misis Dağları’nın kuzeyinde kalan bölgeye bırakmasına yol açmıştır. Çukurova’nın şekillenmesinde Seyhan (Saros), Ceyhan (Pyramos) ve Berdan (Cydnos) nehirlerinin etkisi büyüktür Çukurova’nın ana hayat kaynağı olan bu nehirlerden Ceyhan (Pyramos) Nehrinin uzunluğu 509 km.dir. Elbistan’ın 3 km Güneydoğusunda, Pınarbaşı mevkii’nden doğar Akdeniz Bölgesi’nin en büyük akarsularındandır. Ceyhan nehri Kahramanmaraş İl sınırları içerisinde genellikle derin vadilerden geçmektedir. Bu vadilerin birçoğu maalesef baraj suları altında kalmıştır. Menzelet Baraj gölünün bitiş noktasından itibaren başlayan Kısık Vadisi (Kanyonu) hala doğal yapısındadır. Ceyhan vadisi barajlar için son derece elverişli olması nedeniyle üzerinde birçok baraj kurulmuştur. Nehir üzerine Menzelet, Aslantaş, Sır ve Berke Hidroelektrik santralleri yer almaktadır.
Pyramos, Çukurova’da geniş bir delta oluşturarak Akdeniz’e dökülür. Başlıca kolları; Söğütlü, Hurman, Göksun, Mağara Gözü, Fırnız, Tekir, Körsulu ve Aksu ve Savrun çaylarıdır. İncelendiğinde kentlerin kurulumu ve insanlık tarihi hep nehirlerin kıyısında gerçekleşmiştir. İnsan ve su arasında fiziksel ihtiyaçtan öte sosyolojik bir ilişki vardır.
Muzaffer Yüksel Kaya : 1 mayıs 1958 Osmaniye / Kadirli doğumlu.Selçuk üniversitesinde okudu. Türkiye gazeteciler cemiyetinde yazar.Özellikle kültür tarihi yazarı. Belgeselci yönetmen ve yapımcı :
Üç bin yıllık göç 2009 yılı ./ 8. özgür film festivalinde ödül aldı 2013 Pyremos ( Ceyhan nehrietrafında ki uygarlıkları işleyen belgesel )
Teşekkürler Sayın Muzaffer Yüksel Kaya. Elinize emeğinize sağlık. Belli ki güzel bilgiler ekini içindesiniz. Böylesi yazılarınızı yine bu ortamlarda görmek isterim. (Bir de ricam var: Yazınız içinde geçen -yer yer yaptığınız gibi- antik adların günümüzdeki adlarını, ya da o yerin, ırmağın, çayın nerede olduğunu belirtirseniz çok güzel olacak diye düşünüyorum. Çukurova’yı yakından bilmeyenler için de iyi olur bu.) Tekrardan teşekkürlerimle kolaylıklar dileyerek… Sevgi ve selam ile…
Muzaffer Yuksel Kaya ‘nin EFSANELERLE KILIKYA adli calismasi kendilerinin doktora calismalarindan bazi bolumlerdir. Eserin tumu cok yetkin bir calismadir. Kendilerini kutkariz.