BİZİM ORALAR
Gülden Mahmut
Bizim oralarda ekmeğe bazlama denir, dürüme çomaç, sıkma. Pencereye zavrak,Türkmene yörük…’’Buyurmaz mısığız’’dır davetin adı. ‘’Hoyn!…’’ derler, en yürekten bir seslenişle…Bizim oralarda…Hoyn!…Susam hasadı esmerliği düşer avuçlarımıza…Bizim oralarda…
Bicez bi bakıver’dir çağırmanın essah adı bizim oralarda. Gel get, deriz hısıma akrabaya; gonumuza gomşumuza. Gelenin kalkıp da gitmesini istemeyiz hiç. Gelget türküleriyle çoğalır aydınlanır günlerimiz gecelerimiz bizim oralarda…
Bizim oralarda ateşler yakılır kıl çadırların önünde, dağ başlarında… Yayılırken yayıklarda tereyağ, gaymak ayran bebelerini emzirir türkmen analar, sağrılı göğüslerinde bizim oralarda… Toprakla beraber sağarlar da aksütlere gebe memeyi, bebeler saldırırak doya doya, kana kana büyürler çorağın ısıcağında…Doya doya hemi de…Kana kana …Bzim oralarda…
Aman vermez türkmen obaları hayınlığa puştluğa…Sevdaya tutulurlar dost gülüşlerde sonra…Yeşil soğan karanfil ve cigara saran mısralarda, aman vermezler zulme ortak olanlara bizim oralarda…Aman vermezler yalana hayına puşta…Bizim… Oralar…
Bizim oralarda, bin yıldızlı gecedir sevdanın adı…Çakmak çakmak olur yiğidin bakışları… Çakmak çakmak….Üstü hüsnüyusufçuklu kuşlar işlenmiş mendillerde, sevdalısına kırk belikli düşler fısıldar Irazca, Dürü, Hatem gız, Meryemce; nakış nakış,…Üstü hüsnüyusufçuklu kuşlar…Nakış nakış…Bizim oralarda…Konar sonra yârin yanağına sevda yüklü bir bakış…
Akdenizi mavi masmavi patiskaları yırtarcasına kayıklarla dalarlar Arap Fahriler, Kaptan Mustafa ve Kaptan Fatmalar bizim oralarda….Akdeniz bir anakucağı gibi taşır çorağın öyküsünü uzaklarda yol alan, Gülcemal, Macera Tarı … ve savaştan arta kalan koskoca gemiler kucaklar bizim oralarda Anamurlu obasını…Ve acentalarda kesilir gemi bileti ,yolculuk Antalya, İstanbul Çanakkale ve daha da daha da ilerilere…Ve bir daldırdı mı Balıkçı Halil oltasını, ağını masmavi sulara kefal, çinekop, karagulak, ne varsa takılır ağların ucuna bereket bereket bizim oralarda…
Bizim oralarda gara gara gazanlar kurulur odun ateşlerinin koynuna…Ve gara gara gazanlarda, goca goca kepçelerle geçerler başına Aşçı Perihan, Emineaba….Doyururlar hısımı akrabayı, gonuyu gomşuyu; eli, günü, obayı; goca goca kepçelerden taşan kuru fasulye, yahni darı dövmesi ve çorağın gülümseyen muhabbetiyle sonra…Goca goca tncerelerden, gara gara gazanlardan darı hasadı tazeliği, güz sancısı, küncü kümülü çocukluğu ve fıstık hasadı coşkusu yayılır tüm ovaya…Bizim oralarda…
Yağır Hakkı’nın davulundan taşan bir düm, bir tek ritmiyle Çorağın zirvelerine taşar oyunlar, halaylar cümbüşler, seke seke ayak vurmalarla…Yukarı bayır köylü delkanlıları toprağı eze eze tutuşurlar eylenceye, kafalar biraz dumanlıysa da hele, daha da yükseklere ağar gider sevda hollu çalan bir genç kızın bakışlarında… Daha da yükseklere… Ağar gider… Bizim oralarda…Sevda…
Bizim oralarda, mor kayalıkların zirvesinde, bahara gebedir toprak…Bahar binbir sancıyla soyunurken çıplaklığından, çığlık çığlığa bir yaşam belirir çorağın ısıcağında Anamur Ovasına….Hemide çatır çutur çatırdayarak…Ağar gider Toroslara…Bizim oralarda…
Bizim oralarda apak bulut beyazlığında sövgüler yağar bir çoraklının dudağından hayine puşta…Ve sıkılı yumruklarıyla diş bilenir dalkavukluğa, yalana, düşmana…Ve sıkılı yumruklarıyla…Soylu sövgüler yankılanır dağlarda…Bizim oralarda…
Okumaya giderler Nasradından, Bozdoğan’dan Çeltikçi’den Kaş’tan Dişlen’den Malaklar’dan Gerce’den ve daha da ötelerden, çorağın tek okuluna yalın yapıldak, ısıcaklarda, yağmurlarda çamurda…Hemi de yayan yapıldak…Yayan ve yapıldak…Bizim oralarda…
Müftüoğluların evinden bir aydınlık doğar dünyaya…Tıp kitapları arasında yetişir bir gelecek isim bırakır çorağın toprağına, esmer alnına Osman Müftüoğlu adında bir resim bırakır taze sabahlarımıza…Ali Ayhan adlı bir türkü ve Rüştü Kazım Yücelenli bir gün doğar koyakların ardından çorağa…Aydınlanır Kaşpazarı Çamurlu, Barçın Yaylaları koyakların ardında…Bir Karacoğlan türküsü yayılır, saman kaplı kitapların ardından, çığrışarak glen bahara…Bizim oralarda…
Bizim oralarda bir göründü mü dağların tütülü koyaklarında döngeleler, sevda ateşlerinde gürül gürül bir göç başlar Toroslara…Gürül gürül bir göç…Davul zurna eşliğinde Hacı Mollaların, Afyoncu Hasanların, Cenkcimeler ve diğer obaların önünde ilerler dağları yurt tutan yiğitlerin türküleri önce …Dağları yurt tutan yiğitlerin…Bizim oralarda…Pınarlarda çözülür ilk azıklar ve bir davar bir mal bir koyun bir keçi göçe kurban edilir ilk soluklanmadan sonra buz gibi pınarların suyunda …Kurban edilir bir yörük göçünden sonra…Bizim oralarda…Bizim oralar işte…
Bzim oralarda bir saban okuna yatılır Nazifoğlu konağının altında ve Karağa, Lale, Bayır köylerinde; bir ayağını kurban eder yoksulluk, Yoksunluk, bir fink çomacının arasında bizim oralarda…
Cipci Eselerin ciplerinde, Bicon Ustaların, Şadi ustaların, Nalbantların Ahmet ve gardaşlarının,Türker Abilerin, Sinek Hayrilerin ve Bozyazı’dan Çilibik Hacıların, Arap Celalllerin ve daha nicelerinin telli duvaklı gelin alayları sökün eyler, davul, zurna, ve Gırnatacı Yörük Bayram’ın gırnatasının ucunda, Yanık Hacının yanık kemanından ovaya… Sarı sıcakların altında yalım yalım pürü pak tenidiğimiz şafkaran dağlara… Bizim oralarda…
Gara önlüklerle okul yolu tutulur ayağında naylon babıç, dora lastiklerle bizim oralarda. Öğretmen Saadettin YILDIZLAR, Reşat Coşkunlar, Vasfi Tanjular, Şükrü Köymenler, Ali Necatiler, Halil Orhanlar, Nihat Uğurlar, Süleyman Öztürkler yaşam bilgisi dersinin ortasında zümrüt yeşil Anamuru anlatır çorağın yollarını yurt bellemiş gara önlüklü kara yağız, esmer, sarışın yörük çocuklarına bizim oralarda…
Ve bizim oralarda, vatan sevgisi nakış nakış işlenir belleklere bir Aydın Doluoğlulu bir Mehmet Ballılı edebiyat dersinde bizim oralarda…Barış Erdoğan, Yılmaz Yeşilyurtlu bir şiir yayılır göğe…Bir şiir yayılır göğe buram buram hasretlik kokan şiirler avuçlarının içinden yazgısı hüzün olan topraklara…Bizim oralarda.
Gara önlüğün her yanı yamalıdır, rengi solmuştur, en büyük gardeşten en güccüğüne miras kalmıştır kurşun kalemler, kitaplar cızgılı defterler slinip silinip bizim oralarda…Okumak meşekkatli, güç bir o kadar da kutsal bir iştir bizim oralarda…Hatmeana, Bozdoğan’dan Çeltikçi’den aşırırp da gelir kızı Sunay’ı taşır atının sırtında Mustafa Kemalli bir yarına….Ayvasıldan buram buram bir Anamur destanı yayılır ovalardan bozkırlara, bizim oralarda…
Güz gelecek fıstık devşirilecek, üç beş fıstık tüccarına Anamur’un alınteri emanet edilecek de; onu da üç beş ayda gide gele anca eline anca geçirecektir benim köylülerim bizim oralarda…Fıstık hasatlarının yorgunluğunda ve yoksulluğunda gız çıkarılacak, oğlan everilecek; akan toprak damlar yoğlanıp tamir edilecek; ayağa bir naylon babbıç, Sümerbanktan, Durali Pekerlerden Ali İnanlardan Eyüp Kayalardan yanında yamalığıyla birlikte entarilik bir basma; Göktaşlardan alınabilirse o da bir gundura alınıp üç beş kilo şeker, tütün, çayla toprak damlı evlere dönülecek bizim oralarda…Üç beş fıstık tüccarına alınteri emanet edilecek; emanete hıyanet de edilecek, hıyanet edilen dillerden bir bin ah dağlara yükselecek, gaşı destan, gözü destan bebelerin rızkı da talan edilecek bir ah bin aha dönüşecek bizim oralarda… Bizim oralarda…Bizim oralar işte…
Bizim oralarda Goca Gayfe’de güz sonu yorgunluğu dinlendirilecek, Ovabaşı Orhana Galıören, Sarıdana ve daha da ötelere giden yukarı bayır köylerinin dolmuş duraklarında; ısıcağın yağmurun altında, dolmuşlar beklenecek, saatler süren yörük adamların sohbetlerine burnu sümüklü gözleri ateş, ateşte yalım yalım çocukların ağlamaları sızılanmaları eşlik edecek…Ali bakkaldan alınan bir bisküvit kutusunda açlık dindirilecek… İmam Zeki’den alınan naylon bebekler, su tabancaları, horoz şekerleriyle gözyaşları teselli edilecek, anaların ak sütlerinde uykulara teslim olacak bebeler bizim oralarda….
Lastik sapanla guş avlamaya giden esmer alınlı çocukların tenini Akdenizli sabahlar nişanlayacak bizim oralarda yaz da güzde baharda…Çorağın ısıcak gavurucu ateşi düşecek nasırlı avuçlara her bir sapan; bir yavru ganadını vurduğunda…Ve Turgayların bir alageyik destanı başlayacak ki sorma… Toroslardan, Abanoz’a günlerce süren mor kayalıklarda, bir Alageyik Destanı yankılanacak dağlarda; Toroslar baharı koynunda saklayınca…Bizim oralarda…
Yazı da kışı birdir bir yörük çocuğunun… Islana ıslana yağmurlarda, çamurlarda; pişerek gabak başı, ısıcağın altında; bir eski kitapta geleceği yazacak Nasradınlı, Ortaköylü, Yarmalı, Ormancıklı, Gorucuklu, Malaklarlı, alanlı, bir yörük çocuğu bakkal Mehmed efendiden aldığı cızgılı defterlere, hiç tükenmeyen kurşun kaleminin ucuyla…
Bizim oralarda, toprak damlı evlerin önünden akan arklarda, derelerde çaylarda, Akarca’yı boydan boya yarıp geçen goca ganalda ve Toroslardan inleye inleye devrilip gelen sularda gara don, gara lastikle çimecek bizim obalar, portakal kokularını rüzgarlara savura savura…Bizim oralarda….
Bizim oralarda Cekcimenler obasıylan, Orhanalılar sıkı muhbbbetlere tutuşurlar bıyıklarını bura bura Bulvar caddesindeki kauçuğun altında ve namerde okkalı bir küfür savrulur dekeli yollarında, goyaklarda, yamaçlarda, ovada, Garadere’nin su gibi ipince ıssız yollarında bizim oralarda… Ve bazı yaz akşamlarında demlenirler muhabettin tam ortasında bir rakı masasında ve Şükran Aylı, Nuri Sesigüzelli, Zek Mürenli, Müslüm babalı, Adnan Şensesli, Orhan Babalı bir yaz akşamında gönül mülkü dile gelir bizim oralarda…Dostluklar taşar Yörük Hüseyinlerin sofrasından Müftüoğullarının penceresinden, ahşap sundurmalı evlerinin gölgesinden ovaya…Bizim oralarda…
Bizim oralarda Anamurluca gevrek gevrek bir ovalı sıcaklığında dökülür yüreklerden Çoraağa…Nasradınlı gadınların ve Cenkcimenler obasının hala dilindedir yurdum gibi apaydınlık bir öz Türkçe, gırtlak yapısıyla bizim oralarda…Ve goca dönmeden ,Melleçten Şayvanadan dönen bir Anamurlu otobüsün koltuklarında tüm bildiklerini unutur, tek gerçeği ana sütü gibi ak, ana sütü gibi berrak, ana sütü gibi temiz Anamurluca ayarında koyu sohbetlere geçilir, bizim oralarda…Tahir Şeref’in yazdığı romandan bir Anamur kokusu yayılır Toprak Damların yoğlu alınlarına…
Hollu söyler bir türkmen kızı; ağıt yakar döşüne vura vura Havuşaba bizim oralarda…Eski bir Rum Kilisesinin ayazmasından Muşurubun sesi yayılır kulaklara ve goca piladanın altında umutla aydınlanır bir Çorak pazarı, bereket taşar sofralara…Bizim oralarda…
Gülden Mahmud kimdir : 1977 Yılında Anamur ´da doğdu. İlk ve Ortaöğrenimini Anamur’da tamamladı. Atatürk Üniversitesi Kazımkarabekir Eğitim Fakültesi Edebiyat Bölünden 2000 yılında mezun oldu .İlk olarak Anamur Güngören İlköğretim okulun da göreve başladı. Daha sonra Gaziantep, Edirne ve İstanbul’da farklı okullarda Edebiyat öğretmenliği yaptı. Bekar ve 1 çocuk annesi olan Gülden Mahmud 2017 Eylül ayından itibaren Valide Sultan Mesleki Teknik Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcısı olarak görevine devam etmektedir.
Okusun bunları Istanbul Ekürisi, “İstanbul Türkçesi ” nin edebi kabzımalları,okusunlar da kahırlarından zıbarsınlar ,Ana Dolu nun Kadının Yurdunun Dilinden habersizler..Dilin Yurdu İnsan sizler de dile geliyor ,edebi kabzımallar ise ” aşktan söz eder,aşktan bahseder” ,.Oysa,bilmez bu cehiller ; aşk konuşur…,aşkın konuşmadığı yerde ,ne resim ,ne heykel,ne edebiyat ,ne şiir, ne sanat ve ne de yurt vatan olmaz.Sevinç ve onur duyarak kutluyorum Gülden Mahmut ; karanĺığın atlıları ışığa yürüyor….
Teşekkür ederim Halit Bedirboz… Bunlar benim için deneysel dil çalışmaları… Babamın dili… Bu dille doğdum, yeşerdi… Şimdi yine bu dille alıp başımı gitmek istiyorum alabildiğine gök gök… Ötüyüze ulaşırsam, yine bu dil ve içindeki fermanlı coşku sayesinde olucak… O zaman gök soğan yeşilliğinde bir umut dolacak toprağıma…
Gülden;
İfadelerin süper.Yöre kelimelerin “ Yörük sözlüğü “ yazacak kadar zengin.Anlatım şeklin mükemmel.
Niye Ailenden, söz etmiyor, Şimşek soyadını kullamaktan kaçınıyorsun.
Niye kızından sadece 1 çocuğum var diye çok az bahsediyorsun?
Mahmud soyadından önce Şimşek de kullansan olmaz mı?
Kalemine (klavyene mi deseydim?) sağlık Gülden Mahmud. Güzel bir anlatı olmuş. Anlatımınız, yer yer, ışıklar içinde olsun, Adana’da önce avukatlık sonra noterlik yapmış olan Yukarı Çukurova’dan İbrahim Sarıibrahimoğlu’nun anlatımını anımsattı bana. Biliyorum bu sizin özgün anlatımınız; kimbilir belki İ. Sarıibrahimoğlu’nu ilk kez benden duyacaksınız. Ne bileyim, onun çok çok yerel tatlı anlatımı geldi aklıma. Kolaylıklar dilerim size. Daha nice güzel yazılara… Sevgi ve saygıyla…
Teşekkür ederim. Yüreğe dokunmuşsa, bi yerlerde kekik kokulu bir iz bırakmış ne mutlu bana… İbrahim Sarıibrahim oğlu, hiç duymamıştım ama şimdi çok merak ettim… İnşallah kitabı vardır okumak isterim, çok… Yöre, iklim, Toprak o kadar ortak ki, anlatım da eminim yakındır… Birbirimizden ayrı düşünemiyorum hiç… İbrahim Sarı İbrahim oğlunu araştıracağım… Yorum ve katkınız için çok teşekkürler. 🙏Selamlar
Gulden Mahmut en yerelden en evrenseli isleyen’ Halk Bilim Akademisinin onemli yazarlarindan. Bizlerde onun siirsel ‘ destansal anlatim bicimini onemsiyoruz. Kimse kimseye benzemez ama’ Gulden Mahmut ta Karacoglan in’ Yasar Kemal in’ Ali Puskulluoglu nun izlerini goruyoruz. O .sade’ kendini zorlamadan” anlattigi kimseleri bizimle yan yana getiren bir anlaticidir. Kendi adima Gulden ‘den daha cok seyler bekliyoruz. Gulden Halk bilim Akademisi ve Yerelden Evrensele dergisinin guzel bir bulusma ornegidir. Zaten Halit Bedirboz ‘ Ali Ozanemre gibi kalemi guclu yazarlarinda dikkatini cekmistir. Daha nice guzelliklere Gulden.
Sevgili Gülden,
Gurbet içine işlemiş bir Anamur’lu olarak susuzluğuma su oldun. Bugün tesadüfen karşılaşmamız sonucu elime geçmiş kitaplarını zevkle, heycanla, özlemle okuyorum.
Bir dönem bize ait, bizden olan birşeylerin araştırmasını yapmaya çalıştım. Bu kadar “biz” olanına rastlayamadım. Yüreğine sağlık.
Anamur Ormancık Köyü doğumlu, Bozyazı da çocukluğunu geçirmiş biri olarak yazınızı çok beğendim. Beni eskilere götürdü teşekkür ederim. Bozyazı da bahsederken yirmi yıl Bozyazı da İlkokul Müdürlüğü yapan Emekli Öğretmen Ali ŞEN den de bir kelime etseydin sevinirdim. Ellerine sağlık.