NEVRUZ ( TEPREŞ )
İbrahim Çenet
Bugün Nevruz,( tepreş – depreş, depreşmek) yeni yıl, yeni gün. Tüm halklara kutlu olsun.
Nevruz, yeni, canlanma, özgürlük ve devrimci doğallık demektir. Zorlamadan söyleyebilirim ki, Nevruz halkların yeniden kurtuluşu demektir. Nevruz devrim için ayağa kalkmaktır.
Tepreş , Aryan halklarda ve bir kısım Türkik halklarda Nevruz diyorlar. Kazakistan , Kırım ve Türkiyenin Eskişehir gibi yerlerinde Tepreş diyorlar.
Kırım Türkleri arasında kıştan bahara geçişin sevincini dile getiren bir bahar bayramı da “tepreş-tepreç”tir. Tepreş “toprağın uyanması”, “kırların yeşillenmesi”, “çiçeklerin açması”nı dile getirir ve mart, nisan , mayıs ayların da kutlanır . Ayrıca nevruzun baharı müjdeleyen bir gün olduğu, büyük Ozan Pir Sultan Abdal, Yurtsever ile Dede Noyan’ın şiirinde de dile getirilmiştir.
Diğer taraftan “Divanü Lügat-it Türk”de Oniki Hayvanli Türk Takvimi nde yılbaşı 21 Mart yani Nevruz’dur. Türkler bugüne “Yeni-gün demektedirler.
Bir Kızılderili atasözü : Baharda toprağa usul bas, toprak gebedir ! Diyorlar.
Çukurovada Osmaniye Ulaşlılarında kendi anam Ayşe kadın Mart ayına Açaray derdi.
Ve Açarayı yılın başı en azından yeninin bolluğun, bereketin başlangıcı sayardı.
Not : Anam Ayşe kadın yılın başlangıcını mart ayı kabul eder, o günü bayram gibi kabul eder ve ayların adlarını şöyle sayardı : Açaray ( mart ), gülay ( nisan) Sararan ( mayıs) , Hasat ( haziran ) , Yazay ( temmuz) , yaylak ( ağustos ) , güzay ( eylül ) , Ekim, kasım, aralık, ocak, gücük ( şubat )
* * *
Selim Özgül
NEVRUZ
BAHARIN GELİŞİNİ GÖRMEK YENİDEN DOĞMAKTIR ASLINDA
Yaşlı bir adam tanımıştım bir tarihte. “İki bahar daha görürsem bu bana yeter demişti” o adam, bundan sonrası için kendine ömür biçerken. İki yıl dememişti adam; iki bahar demişti. Bir ilkbaharda söylemişti bu sözü.
Baharın gelişi yeni bir yılın başlangıcı anlamına gelir miydi ki? İşte o adamı tanıdıktan sonra yazmıştım şu yazıyı.
Her coğrafya, her toplum, her kültür, her inanç en çok değer verdiklerini, en sevdiklerini, en güzellerini, en kutsallarını yeni yılın başına yerleştirmiş, ya da onun tezahürünü, tekrarını yeni yılın başlangıcı saymıştır:
Ekip biçme zamanı olan baharın gelişi; güneşin tüm varlığıyla kendini gösterip ısı, ışık ve hayat vermesi; kendilerinin ve varlık nedenleri olan hayvanlarının beslenme imkânına kavuşması.
Hasatsız ve yaşam koşullarının çetin geçtiği kış aylarını işledikleri suçların bedeli, rahata kavuştukları verimli, aydınlık ve güzel günleri ise tanrısal bir lütuf olarak görüp ritüeller düzenlemişler. Bu güne ilişkin hikâyeler, destanlar, mitler yaratmışlar:
Tanrı’yla temasa geçilmesi, peygamberlerinin doğması, kutsal kitaplarının inmesi, tanrısal kurtuluşa kavuşma…
Bu konuda, esas olanın insanın iç dünyası olduğu anlaşılıyor. Felaketler, savaşlar, birbirini boğazlamalar, açlık, kıtlık, yoksulluk gezegenimizde hep var olmuştur. İnsan bütün bunlara rağmen, iç dünyasında, kendi yüreğini korumuş ve verimli kılmıştır:
Toprağını işlemiş, tohumunu ekmiş, suyunu akıtmış, güneşini doğdurmuş, hasat kaldırma umuduna sahip olmuştur.
Binlerce yıldır devam eden bu geleneğin özü ve başlangıcı çok anlamlı. Örneğin, söylentiye göre, Çinliler milattan önceki yıllarda Jüpiter’in bir turunu “bir yaş” olarak adlandırmışlar ve daha sonraları, “bol ürün” anlamına gelen “yıl” sözcüğü Bahar Bayramı’nı da ifade eder hale gelmiş. Yılın başlangıcı kutlanırken, “Yeni Yılınız Kutlu Olsun!” ya da “Bahar Bayramınız Kutlu Olsun!” derlermiş.
Her şeye rağmen, bu köklü ritüelin ya da bayramın özünden ve ruhundan herkesin payına düşeni almasını, yüreğini özenle koruyup, gönül bahçesinde yepyeni duygular yeşerterek ileriye yönelik umut çiçekleri açtırmasını diliyorum.
21 mart gecenin kısalıp güneşli zamanın çoğalması olduğundan Ezidi halk bunu güneş, kadın ve ana anlamında algılamış ve işte size bir Ezidi atasözü.
Halit bedirboz
Acıdır ki ,Ömer Hayyam her nevruzda unutulur.Oysa gece ile gündüzün eşit olduğu bugünü- équinoxe – matematik olarak ilk hesaplayan odur,Hayyam bir büyük şair filozof olduğu kadar da astronomi ve matematik bilginiydi. Ayrıca Nevruz adlı bir eseri de var. Bugün tüm insanlığın kullandığı saat-zaman da onun eseridir.Ve ingilteredeki uzmanlar ( greenwiche saat kulesi) Hayyam’ın hesabında milyonda 1 hata dahi bulamadılar..
i.çenet
Halit bu verdiğin bilgiler iyidir. Hayyam ın o zaman ki bilim kurulunun başkanı olduğunu biliyorum. Halit bilmek için soruyorum. Hayyam bin yıl kadar önce yaşadı. Oysa Sümerler neredeyse beş bin yıl önce altılı (6 ) sistemi bulan diye biliyorum Sümerleri. Yani Hayyam ve saat konusunu hesaplamak Hayyama aittir , bu yeni benim için. Teşekkürler.
Halit Bedirboz
Hayyam cebir ve géométr ile denklemleri üzerine çalışıyor. Selçuklu hükümdarı Melik Şah döneminde Isfahan ve Semerkant’ta ve 1 yılın 365,242 gün olması,sonraki yılın 366 güne gelmesi hesabı da O na aittir ( pers takvimi olarak biliniyor,ya da celali takvimi) ; 500 yıl sonraki keşif gregorien – takviminden daha doğru olduğu kanıtlandı.Hayyam Avrupada özellikle Fransa da hiç unutulmaz, Hayyam’ın şiirleri konserlerine binlerce insan koşar,her şiir etkinliğinde anılır nerdeyse..Bu Celali takvim 1789 fransız Devrimi sonrası kullanılıyordu,Cumhuriyetci Takvim adı ile ( calendrier républicain ) sonra terkedildi,aylar 18 veya 20 veya 21 gün bu takvimde – hayli karışık bir hesap işi- mevsimler de bahar 21 mart( prin temps,ilk yeni zaman),germinal ,tohumun toprakta canlanlanması yaz ,Brumaire,sis la brume zamanı,- Marksın 18. Brumaire ‘i yani son baharın son günü..- Nevruz adlı eserinin türkçesi var mı yokmu bilmiyorum.Bilinen ,edebi eserlerini farisi,bilim eserlerini ise arapça yazdığı..ve şaman geleneğinde olduğu..,
* *- *
Orhan Fettahlıoğlu
Toprak Ana, Ay Dede, Yer Ata gibi insana atfedilen özelliklerin doğayla birlikte tasvir edilmesi eski Türk inancı Şamanizm’den gelmedir. Kızılderili biri Türkiye’ye geldiğinde Türklerin çocuklarına Irmak, Doğa, Toprak, Su gibi öz Türkçe adlar verdiğini görünce şaşırır. Tabiatı bile “Ana” olarak nitelendiren Türk insanı nezninde tabiat Türk’ün nefesidir, soluğudur. Eski Türk inancında toprak doğurgandır. Bu yüzden ana olarak nitelendirilmiştir. Nevruz doğanın filizlendiği, yeni tohumların, yeni ümitlerin ekildiği günün adıdır. Tabiatla iç içe, kucak kucağa yaşayan, toprağı “ana” olarak vasıflandıran Türk halkının düşünce sisteminde “Baharın Gelişi” elbette çok önemlidir. Tüm Türk yurtlarının Nevruz Bayramı kutlu olsun!
Görmesem de Anan Ayşe Kadını,ellerinden öper , ışığın gördüğünü gören o nur gözleri önünde saygı ile eğilirim Çenet,benim Anam da öyleydi,Celali zamanı bilip gören ,sonsuzluğa miras verenler.Ve bizler , memleketimiz bu ulu kadınların yüzu suyu hürmetine varız.
TEPREŞ
BİZİM TÜRKMEN OBALARI DEPREŞİR İLKYAZLARDA, NEWRUZLARDA…
Duygularımızı depreştiren bir destandır ilkyazların gelişi…
Bizim obalar , nevruzu sevdayla kuşatmışlardır bir bir koyaklarda. Güz çıkıp da bahar, Çıplaklığını soyunmaya başladı mı, duyguları depreşenler, başı sevdalı esmer bedenler analarına fısıldadıklarında durumu, varılır okuntucuların gapısına… Okuntuyucuya verilen sır bir bahardır nevruzdur aslında… Falancağızın gızına talip olmanın diğer adıdır bizim buralarda nevruzu yankısı…
Selim ağbi in de yazdığı TEPREŞ, duyguları depreşen esmer alınlı, Türkmen yiğitlerinin sevdasını çağrıştırdı bana da… Bizim ilkyaz diye adlandırdığımız toprağın Depreşip giyitini kuşandığı, Torosların uyandığı bayramlığını kuşandığı bir mevsimin adıdır nevruz… Hatem Gadının, sabahı tenidiği ocaklığının başından süt sağmayı kestiği vakitlerdir… Toprak gibi, ahırındaki mallarda yüklüdür çünkü, doğumu yaklaşan malların sütü de, yavruya saklanmak için sağılmaz olur nevruzlarda artık… Bir bsşka bahara gadar varılmaz olur yüklünün memesine… Ve Barçın’a, Çamurlu’ya, Oluklu, ibri dağı eteklerine güğül güğül ağacak bir göçün habercisidir newruz…Bir göç ki, çan seslerinin koyaklarda Yankılandığı, mor dağlarına yüz sürdüğü gürül gürül bir Türkmen göçü…
Nevruz, Anadın Ananın feslikan kokulu sofralarında, köy mezarlıklarında rahmete ulaşan, sonsuz uykulara dalmış akrabaların hısımlarınıda, ziyaret günüdür bir yerde…
Nevruz için musandıralarda saklanan narlar, köy mezarlıklarda başka bedenlerde nevruzlarda yeniden yaşama döneceklerine inandığımız, hısımımız akrabamız, adaşlarımızın bir duasını okuduktan sonra, Toros dağlarının eteğinde yayıla yayıla sofralar kurup bir narı bin parça pay edip bölüşerek yemenin adıdır….
Bir tanesinin, zerre yere düşüp de sonsuz günahlara bulanacağzımızın korkusudur… Onun için pür dikkat, çocukların avuçlarına bırakılan Nar taneleri, ziyana uğratılmadan tüm bir obaya pay edilerek bir ayinin son ritüeli gibi çiğnemeden tüketilir…
Ve Göktenri’ye dualar fısıldanır bol bereketli, sağlıklı bir yılın geçmesi için…Bir başka bahara çıkmanın umududur ve de…
Nevruzlarda baharı kuşanıp, Toros dağı eteklerinde pikniğe çıkan kasabalı halkın inandığı bir düştür toprağın uyanışı, depreşmesi tohumun… ellerinin acısına kınalar yakmış kadınanaların oğullarının depreşen yüreklerine, kırk Beliği döşüne vuran ötüyüzdeki obanın gızını söz kesip, Harman zamanına düğün çorbalarının içileceğinin, davulun tokmağının vurulacağının ve gırnatacı yörük Bayramın çalacağının uzun uzun türküler yakacağını müjdecisidir…
En sonunda da Anamur obalarının düğünlerinde,bir tuluat sanatçısı gibi Yanık Hacı’nın yanık sesiyle türküler çığırıp kemanıyla, oynarken toprağın üzerinde depişmesidir… En son da o topraklardan, mayaların, besereklerin tepiştiği yerden buram buram bir mevsim ağar pürü pak… Toprak sıcak, toprak, güçlü, Toprak yüklü, Toprak gebedir artık… Depreştiği yerde yeniden bir yaşama uyanır Toprak ve Ana…
Kalemletinizr yüreğinize sağlık… Nevruz yürekli, haşarı sözcüklerin, Karacaoğlanlı hercai, kıvrak neşeli cümlelerin Ağbisi Selim Ağbi…