Yazarlar-Konular

Dünyanın en eski halısı yeniden dokundu

Yusuf Yavuz

( Önceki sayıdan devam )

EL DOKUMASI HALICILIK SELÇUKLU DÖNEMİNDE ANADOLU’YA TAŞINDI

Günümüzden yaklaşık 2 bin 300 yıl öncesine dayanan bir sanat eseri olan Pazırık Halısı’nın yarattığı büyüleyici etki bugün de sürüyor. Konya’daki Alaeddin Camii ile  Beyşehir’deki Eşrefoğlu Camii’nde bulunan 13., 14., ve 15. yüzyıllardan kalma Selçuklu dönemine ait halılar da bu geleneğin devamı olarak değerlendiriliyor. Ancak Türkler için beşikten mezara kadar yaşamın tüm evrelerinde vazgeçilmez bir eşya olmasının yanında bir tür kültürel aktarım aracı da olan el dokuması halıcılık ne yazık ki Türkiye’de endüstriyel halıcılığa yenildi.

Tebriz’de dokunan Pazırık Halısının benzeri.

TEBRİZLİ DOKUMACILAR PAZIRIK HALISINI YENİDEN CANLANDIRDI

Türk nüfusun yoğun olduğu İran’ın Tebriz kentinde ise el dokuması halıcılık halen varlığını sürdürüyor. Doğu Azerbaycan Eyaletinin yönetim merkezi olan Tebriz’de yaklaşık 100 bin civarında insan ekmeğini halı dokumacılığından kazanıyor. Tebriz’in ünlü Örtülü Bazarı (Kapalı Çarşı) ve çevresi halıcılığın kalbinin attığı bölge. Kentin halı tüccarları yoğun olarak kapalı çarşı ve çevresinde bulunuyor. Bu bölgede babadan kalma bir iş olan halıcılık mesleğini 30 yıldır sürdüren Ferhaudi Biyouk, edebiyat eğitimi almış ve bir süre öğretmenlik yapmış. Şiir, edebiyat ve tarihe meraklı olan Biyouk, Tebrizli dokumacıların binlerce desen ve motifin yanında Pazırık Halısının bir benzerini de dokuduklarını dile getiriyor.

Tebriz’de dokunan Pazırık Halısından motif detayı.

BÜYÜK KİROS’TAN GAZNELİ MAHMUD’A TARİH HALILARDA YAŞATILIYOR

Tebrizli dokumacılar yün ve ipek kullanarak ürettikleri Pazırık Halısının benzeri dışında tarihi olayları, kişileri ve mekânları da halıya nakşediyorlar. Gazne Sultanı Mahmud’dan Şehname’nin ünlü şairi Firdevsi’ye, Büyük Kiros’tan Şah İsmail’e ülkenin mayasında yer eden birçok tarihi kimlik halılarda yaşatılıyor. Aynı şekilde ülkenin kültür mirası da ipek ve yünle halılarda gelecek kuşaklara aktarılıyor.

Tebriz’de dokunmuş bir duvar halısında geleneksel İran minyatürleri konu alınmış.

TAŞ EKMEĞİ, PEYNİR VE ÇAYLA DİRENEN DOKUMACILAR

Tebriz’in kenar mahallerinde yoğunlaşan dokumacılık, küçük atölyelerde sürüyor. ‘Kârhane’ denilen bu atölyelerdeki dokumacılık erkeklerin işi. Genci yaşlısı bir arada çoğu büyük ebatlı olan halılar dokunuyor. Dokunan halıların arasında 120 ila 150 metrekareyi bulanlar var. Halıcılık bu kent için hayati önemde. Bir zamanlar Konya, Afyon, Kırşehir, Kayseri, Niğde, Uşak, Isparta ve Burdur gibi Anadolu kentlerinde yaygın olan dokumacılık kültürü günümüzde büyük bir metropol görünümündeki Tebriz’de yaşatılıyor. Sabah saatlerinde Kârhane’ye gelen dokumacılar lavaş türü bir ekmek olan seng-ek (taş ekmeği), beyaz peynir ve çay ile karınlarını doyurup akşama kadar kumaş inceliğindeki halılara düğüm atıyor.

Tebrizli dokumacılar. (Yusuf Yavuz arşivi)

BU BİZİM ATA- BABA SANATIMIZ’

Ferhaudi Biyouk, Tebriz’de yaklaşık 5 bin civarında halı tüccarı olduğunu belirtiyor: “Dünya halıcılığının kalbi burası. Ambargo ve başka zorluklara rağmen üretime devam ediliyor. Bu işin sürmesi için başta devletin herkesin destek olması gerekiyor. Tebriz halısının daha çok tanıtıma ihtiyacı var. Tebriz halıcılığı biraz öksüz bırakıldı. Sadece halkın kendisi sahip çıkıyor bu sanata. Çünkü bu bizim ata-baba sanatımız, kültürümüz. Geleneksel halıcılık Tebriz ekonomisinin can damarı. Çobanından, ipçisine, boyacısından atölyesine, yumakçısından, dokumacısına ve tüccarına kadar herkesin ortak ekonomisi bu işle dönüyor. Toplam 20-30 ayrı iş kolu bu işten ekmek yiyor. Tebriz’de yaklaşık 100 bin kişi ekmeğini bu sanattan kazanıyor.” (2)

Tebrizli Ferhaudi Biyouk, yerinde görülüyor.

HERKES KURUYAN BU KÜLTÜR DENİZİNE BİR KOVA SU TAŞISA

Kökleri binlerce yıla dayanan el dokuması halıcılığın Türkiye’deki trajik yok oluşu sosyo-ekonomik bir kayıp olmasının yanında çok değerli bir kültürün de sonunu getirdi. Bugün geçmişte halıcılığın güçlü olduğu kentlerde ortaya konulan yeniden canlandırma çabaları kuruyan bir denizin yatağına kovayla su taşıyarak doldurmaktan öte bir anlam ifade etmiyor ne yazık ki. Ancak yine de doğal olana dönüşün yeniden anlam kazandığı bu salgın zamanlarında daha çok insan bu kuruyan kültür denizinin yatağına su taşırsa denizi dolduramazsak da en azından bir gölümüz olabilir. Niğde’de de bir Pazırık Halısı’nın dokunduğunu öğrenince insanın “bu topraklardan umut kesilmez” diyesi geliyor…

Türkiye’de, Niğde’de dokunan Pazırık Halısı modeli. (Niğde Valiliği Halıcılık Birliği projesi)

Kaynaklar :

(1): Oktay Aslanapa, Türk Halı Sanatının Bin Yılı, İnkilap Kitapevi

(2): https://odatv4.com/ronesans-tablolari-bu-kentte-ipek-ve-yunle-yeniden-canlaniyor-25042043.html

İlgili yazılar için:

https://odatv4.com/bir-medeniyetin-iflasi-ancak-bu-kadar-net-anlatilabilirdi-23072034.html

YUSUF YAVUZ kimdir :

Yusuf Yavuz (gazeteci – yazar) Isparta, Sütçüler’de doğdu. 1990’da edebiyatla ilgilenmeye başladı. Önceleri yerel gazete, radyo ve televizyonlarda , doğa, çevre ve insan hakkında ürünler vermeye başladı. Bu konularda yazı dizileri ve belgeseller yapmaya başladı. Doğa, çevre ve insan konularında yayınlar yapan yerli ve yabancı  bir çok yayın kuruluşuna proje danışmanı , program yapımcısı olmuştur.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir